Terry Eagleton & Fredric Jameson & Edward Said – Milliyetçilik Sömürgecilik ve Yazın
![e-kitap indir](https://www.ekitapcilarr.com/resimler/e-kitap-indir.png)
![e-kitap indir](https://www.ekitapcilarr.com/resimler/e-kitap-indir.png)
eKitap Arşivi – Ücretsiz PDF E-Kitap İndir
Yalnızca PDF e-kitapların paylaşıldığı Ücretsiz bir ekitap arşividir.
İletişimsel eylem kavramı, birbirleriyle ilişkilendirilmiş üç konu bütününü kapsıyor; bunlar, iletişimsel rasyonellik, eylem ve dizge paradigmalarını birbirleriyle bağlayan toplum tasarımı ve modernliğin çıkmazlarını iletişimsel olarak yapılanmış yaşama evrenin, bağımsızlaşmış ve biçimsel olarka örgütlenmiş eylem dizgelerine tabi kılınmasıyla açıklayan kuramsal bir yaklaşımdır.
Harbermas, 21. Yüzyılın Kapital'i olarak da okunabilecek bu yapıtında, Marksist kuramın üretim araçları/üretim ilişkileri parardigmasının yetersizliğini, bu paradigmaya iletişimsel eylem ve yaşama evreni kavramlarını da ekleyerek oluşturduğu iletişimsel eylem kuramıyla aşmayı öneriyor.
Antigone`nin suçu, ağabeyinin cesedini, dayısı Kral Kreon`un yasağına rağmen gömmesidir. Kreon`un huzuruna çıktığında failin kendisi olduğunu inkar etmeyi reddeder, eyleminin arkasında durur. Yasaklanmış bir yası tutar Antigone. Bu nedenle başkaldırısı kendisini ölüme sürükleyen bir karakter olarak her zaman tartışma konusu olmuştur. Feminizm eksenli tartışmaların en önemli isimlerinden Judith Butler bu kitabında `Antigone belirli bir feminist siyaset türünün temsilcisi haline getirilebilir mi?` sorusunu irdeler. Butler`a göre Antigone temsil ile temsil edilebilirliğin, aile ile devletin, yaşam ile ölümün eşiğinde bir karakterdir; normlara kafa tutan bir karakter. Bu yönüyle yasaya başkaldırının bir sembolü olmuştur. Risklerle dolu bir karakterdir Antigone; kültürel kavranabilirlik alanının sınırlarını zorlar. Peki bütün bu özellikleriyle Antigone kafa tuttuğu yapıların değişmesinde rol oynayabilir mi? Bunun için Antigone üzerinden aşklarımızın, kayıplarımızın meşru ve tanınabilir olmasını belirleyen kavranabilirlik sınırlarının yeniden düşünülmesi gerekir...
Akira Kurosawa tüm zamanların en büyük yönetmeni sayılır. Ona Japon sinemasının kralı demek abartma olmaz. 1981'de yazdığı biyografisinde "benden sinemayı çıkarın geriye bir hiç kalır" diyerek belki de kendisi ile ilgili en güzel tanımı yapmıştır.
Yaşamı boyunca neredeyse sanatın bütün dallarıyla ilgilenen Kurosawa, yaratıcılığının gerçek zirvesine sahne sahne düzenlediği planlarla, çekim öncesi olduğu kadar çekim sonrası çalışmalarındaki titizliği ile çıkmıştır. 6 Eylül 1998'de 88 yaşındayken Setagaya, Tokyo'da öldüğünde geride otuzun üzerinde film bırakmıştı.
Uzun yıllar Amerikan sinemasındaki şiddet öğeleri üzerinde araştırmalar yapan Stephen Prince bir dönem de Japon sineması ve onun dünya sineması üzerini etkilerini araştırdı ve bu konuda Pensilvanya Üniversitesi, Sinema ve Tiyatro Bölümünde dersler verdi. "Savaşçının Kamerası - Akira Kurosawa", Prince'in bu araştırmalarının bir sonucu olarak basılan ve büyük ilgi toplayan kitaplarından en önemlisidir.