Adnan Kurt – Bir Laboratuvar Romansı

e-kitap indir
Bir Laboratuvar Romansı Kitap Kapağı Bir Laboratuvar Romansı
Adnan Kurt
altkitap Yayınevi

İnsanı sersemletecek kadar sıcak bir havada sıkıntıdan patlayan Alice, bir ara yanında oturmakta olan ablasının okuduğu kitaba bakar. Ama bu, içinde resimlerin ve konuşmaların olmadığı bir kitaptır. “İçinde resim ve konuşmaların olmadığı bir kitap ne işe yarar ki?” diye düşünür. Tam o sırada yanlarından geçen kırmızı gözlü, beyaz tavşanın “Eyvah! Eyvah! Çok geç kalacağım!” diye söylenmesi hiç şaşırtmaz Alice’i. Ama bir şeye öylesine şaşacaktır ki, bu onun Harikalar Diyarına açılan tavşan deliğinden geçmesine neden olacaktır: Beyaz tavşanın bir cep saatine sahip olması.
Adnan Kurt’un, bilim üzerine denemeler olarak tanımlanabilecek metinlerinden oluşan kitabıyla ilgili bir yazıya, Lewis Carrol’un inanılmaz güzellikteki kitabı “Alice Harikalar Diyarında” ile başlamak bir çok açıdan doğru kanımca. Öncelikle asıl adı Charles Lutwidge Dodgson olan Carrol’un Oxford Üniversitesi matematik profesörlerinden biri olduğunu hatırlamakta fayda var. Ama bu başlangıcın asıl nedeni, okurun “Bir Laboratuvar Romansı”nı okurken, kendini bilmediği (ya da farklı bir bakış açısıyla karşılaştığı), büyülü ve her adımında, açılan her kapısında şaşırtan bir dünyanın içinde hissedecek olması. Bu kitabın, okuru çıkaracağı yolculuğun, Alice’in Harikalar Diyarındaki yolculuğundan farklı olmayacağını söylemek çok da abartılı olmayacaktır.
Yolculuk kavramı, çağrıştırdığı sürekli devinim ve sürekli değişimle bilimsel söylemin gereksindiği heyecanı oldukça güzel yansıtıyor. Adnan Kurt’un denemelerinde de farklı mekanlar, farklı kişiler ve farklı konular, kimi zaman uzun ve dinlendirici bir mola tadında, kimi zaman da gece geçilen şehirler hızında satırlarda (hatta satır aralarında) yerlerini alıyor. Tel Aviv’deki bir gün batımından, Erice’de bilim adamlarıyla birlikte yenilen rakılı bir akşam yemeğine, zamanın nesnel yadsınmasından, görsel dinamiğe ve Oppenheimer’dan Kâtip Çelebi’ye, Escher’den İsmet Özel’e uzanan ve okuru açılan her kapının ardında gördüklerinin heyecanıyla bir sonraki kapıyı açmaya yönlendiren bir yolculuk.
Kitabı okuduğum süre içinde aklıma sık sık “Charlie’nin ölümü” bilmecesi geldi: Bill bir gün eve gelir ve oturma odasına girince Charlie’nin yerde ölü yattığını görür. Tom da odadadır, yerde su ve cam parçaları vardır. Charlie nasıl ölmüştür?
Bilmeceyi sorduğunuz kişi bir edebiyatçıysa hemen bu verilerden yola çıkan kurgusal bir metin oluşturacaktır. Büyük bir olasılıkla şüphelerin yoğun olarak üstünde toplandığı Tom’u aklamaya çalışan, ortamı kusursuz bir şekilde betimleyen, Bill’in anlatıcı rolüne büründürüleceği polisiye bir metin çıkacaktır ortaya. Bilimsel nesnellikten uzak, giderek romantik bir gözlüğe sahip bir yaklaşım… Oysa bilmecenin bütün unsurlarını nesnel bir çatı altında toplamayı başaran bilim insanı için oluşturulacak metinden çok, bulunması istenen yanıt önemlidir. Öncelikle yanıtı düşünecek ve bulduğu yanıtın anlatımı sürecinde istediği metodu seçme özgürlüğünü kullanacaktır. Adnan Kurt’un metinleri de yanıtı ararken nesnel olmayı ve okuru bildiği / bilmediği dünyalara davet ederken bu süreci öznel bir şekilde kullanmayı başaran eşine az rastlanır güzellikte metinler. Belki de bu yüzden açılan her kapıda aydınlanan / aydınlatmaktan korkmayan Alice gibi hissediyoruz kendimizi. Tam anlamıyla harikalar diyarında bir gezinti.
Charlie’nin nasıl öldüğüne gelince; aslında “Bir Laboratuvar Romansı”nı okuduktan sonra bu sorunun yanıtını daha kolay vereceğinize eminim. Çünkü bu denemeler eldeki verileri farklı değerlendirmeyi öğrenemememiz konusunda bizlere çok şey kazandıracak değerdeler. Ama yine de sizleri merakta bırakmamak için bilmecenin yanıtını vereyim: Evet, yerde su ve cam parçaları vardır ve Tom hâlâ odadadır. Çünkü Kedi Tom, balık Charlie’nin akvaryumunu devirmiştir.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Ayfer Tunç – Havada Bulut

e-kitap indir
Havada Bulut Kitap Kapağı Havada Bulut
Ayfer Tunç
altkitap Yayınevi

Sait Faik’le Tanışma – Ayfer Tunç
İlkokuldaydım. Milliyet Yayınları’nın yayımladığı, (her vesile ile sözünü ettiğim) mavi şömizli, küçük boy çocuk kitaplarını okumayı çok seviyordum. Bu kitaplardan biri Türk Hikâyeleri Antolojisi’ydi. (Adı, En Güzel Türk Hikâyeleri Antolojisi de olabilir, emin değilim.) Refik Halid Karay’ın “Eskici”sini, Orhan Kemal’in “Çikolata”sını, Tarık Buğra’nın “Oğlumuz”unu ve Reşat Nuri Güntekin’in “Kirazlar”ını bu kitapta okumuştum. (Hatta “Kirazlar” ile “Oğlumuz”u hep karıştırmış olduğumu, hikâyenin sonu beni üzdüğü için Reşat Nuri yerine Tarık Buğra’ya kızdığımı yıllar sonra farkettim.)
Sömestr tatilinde bir hikâye okuyup ne anladığımızı yazmamız istenmişti. Bilinen ilkokul Türkçe müfredat soruları: Bu hikâyenin ana fikri nedir, yazar burada ne anlatmak istemektedir? Ben de bu kitaptan bir hikâye seçtim. Sait Faik Abasıyanık’tan “Stelyanos Hrisopulos Gemisi”.
Hikâyenin adını uzun uzun hecelediğimi, sonra birkaç gün boyunca, evde Stelyanos Hrisopulos-Stelyanos Hrisopulos diye diye dolaştığımı hatırlıyorum. Bir tür tekerleme olmuştu bu benim için: Stelyanos Hrisopulos! Azınlıklara duyduğum sevgi dolu ilginin bu hikâye ile başladığından eminim. Sait Faik’in anlattığı Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve diğerlerinin varlığının nasıl bir zenginliğe işaret ettiğini ilk onun yazdıklarını okuyunca farkettim.
Beni Sait Faik’e çeken bir başka unsur da “memleketlim” oluşuydu. O da Adapazarı’nda doğmuştu, ben de. Bir çocuk için bu çok önemlidir, başka türlü bir bağlılık duyarsınız o yazara karşı. Şehrinizin sokaklarında dolaşırken acaba buradan geçmiş midir, acaba şu sinemada film seyretmiş midir, acaba şu dondurmacıdan dondurma almış mıdır diye merak edersiniz. Aynı şehirden olmak o yazarı daha sahici kılar gözünüzde, o yazarın soyut bir kişi, bir rüya olmadığını, gerçek ve yaşamış bir insan olduğunu, bir insan olduğunu derinden hissedersiniz, hele sözü edilen küçük, küçücük bir şehirse. Gerçi onun hikâyelerini okurken hafif bir burukluk duymuyor değildim, çünkü onun Adapazarlı’dan çok Burgazadalı olduğunu hissediyordum. Yine de doğum yerinin benim doğduğum şehir olması beni ona başka türlü bağlıyordu.
Ortaokulda, lisede müfredat gereği ara ara okuduğum, yaz tatillerinde ve canım edebiyatın tadına varmak, bir hikayenin ince dokusunda eriyip gitmek istediğinde hiç düşünmeksizin elime aldığım kitaplar yine onun kitaplarıydı.
Okurun sorumluluğu kişiseldir. Ama okuduğunuz yazardan bir “şey” yapmak gerektiğinde sorumluluk kişisel, basit bir mesele olmaktan çıkar, öyle ağırlaşır ki, kimi zaman taşınamaz. TRT Edebiyat Uyarlamaları kapsamında Sait Faik öykülerinden bir senaryo yazmamı istediğinde iki duygunun içinde çalkalandım. Biri sevinçle karışık bir onur, diğeri korku. Açık, net, gözle görülür bir korku. Altında kalırım korkusu. Ama bazen korkmak iyidir. Havada Bulut adlı senaryo bu büyük korkunun gölgesinde doğdu.
Korkuyorum, hâlâ. Ama Sait Faik, benim okuduğum, okuduğum kadarıyla tanıdığım, anladığım, sevdiğim, hayran olduğum, insanı seven, insanı anlayan Sait Faik hatalarımı bağışlayacaktır. Eminim.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Doğan Pazarcıklı – Bir Hasta Sahibinin Hastane Günlüğü

e-kitap indir
Bir Hasta Sahibinin Hastane Günlüğü Kitap Kapağı Bir Hasta Sahibinin Hastane Günlüğü
Doğan Pazarcıklı
altkitap Yayınevi

“Hasta sahibi” Türkiye’de belli bir yaşı geçmiş, bir yakını rahatsızlanmış, hastaneye yatmış herkesin aşina olduğu tuhaf bir kavramdır. Hastaneye yattığınız andan itibaren sizinle hekimler, hemşireler, hastabakıcılar dışında ilgilenmesi gereken biri olduğunu varsayar. Sahipsiz olmak, ülkemizde başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biridir. Bu kitap, aslında kamu ve özel sektörde otuz yılı aşkın bir idarecilik deneyimine sahip bir Valimizin, Doğan Pazarcıklı’nın bir tür idari günlüğünün küçük ama bir o kadar da etkili bir parçası. Bu kez, aksaklıklarından şikayet edip durduğumuz bir sistemin içinden gelen biri, bir yurttaş olarak kendi gözlemlerini, eleştirilerini iletiyor. Eşini kaybettiği acılı bir süreci, akıl gözünü hiç kapamadan kaydedip, çözümlüyor. Doğan Pazarcıklı’nın kaygısı büyük; bir birey olarak devletle, devletin bir parçası olarak kendi kendisiyle hesaplaşıyor. “Bir Hasta Sahibinin Hastane Günlüğü” bu hesaplaşmanın sadece bir bölümü ama söz konusu olan hayat ve ölüm olunca bütün hatlar keskinleşiyor. Bürokrasinin hayatımız üzerinde ne denli büyük bir etkisi olduğu orada daha da netleşiyor. Bir kağıt parçasının üzerindeki herhangi bir karar, kaç çocuğun kaçının okula gidebileceğini, kaç hastanın yaşayıp kaçının öleceğini belirleyiveriyor.
Doğan Pazarcıklı, çoğumuzun yaptığı şeyi yapıyor aslında: bir karmaşanın ve acınası gülünçlükler tragedyasının içerisinden aklını sağlam tutarak çıkmaya çalışıyor ve bunu pırıl pırıl bir Türkçe ve işlek bir zihinle yapıyor. Kendi deyişiyle, belki birileri onu dinler diye. Çocuklar için yapılan bir televizyon programında devlet nedir sorusuna bir çocuk “devlet insanlara yardım etmek için var” diye cevap verdi geçtiğimiz günlerde. Doğan Pazarcıklı, bunun ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Engin Türkgeldi – Gölgeler Ordusu

e-kitap indir
Gölgeler Ordusu Kitap Kapağı Gölgeler Ordusu
Engin Türkgeldi
altkitap Yayınevi

Mütevazı bir kitaplığım vardır. Yıllar içinde eklenen portatif raflar, iki sıraları üç sıra yapıp bir de üste dizmeler, ek birimlerle genişletmelere rağmen çok düzenli olduğunu da söyleyemeyeceğim. Yine de istediğim kitabı, gözüm kapalı bile olsa birkaç saniye içinde buluveririm. (İşin kötüsü bunu denedim de… Yola çıkış nedenim basitti: Ya bir gece elektrik kesintisi sırasında ve evde aydınlatıcı hiçbir şey bulamadığım bir anda falanca kitabı okumak istersem… Aradığımı gözüm kapalı ve karanlıkta bulmayı başardım.) Kitaplığımın bu ‘kendi halindeliği’, okumakla ya da nesne olarak kitaplarla mesafeli ilişkisi olan kimilerinin o alışıldık soruyu sormasına engel olmaz yine de: “Bunların hepsini okudun mu?” Önceleri muzipçe “Hepsinin sadece ilk on sayfasını okudum,” derdim. Sonra Enis Batur’un bu soruya verdiği cevabı sahiplenmeye çalıştım: “Hayır tabii, bunlar okuduklarımın bir kısmı.” Yaşım ilerledikçe daha kesin bir çözüm bulmaya karar verdim. Bu soruyu soracaklarla pek görüşmüyorum artık.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir