“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…
Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…
“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
Ufak yaşlarda zengin ve varlıklık bir yaşam yaşayıp, varlıklı bir aileye gelin giden Nalan bir gün sevgili Hayritarafından zorla bir psikiyatri kliniğine getirilir. Hayri Nalan’a yaşamında diğer biri bulunduğunu söyleyince, Nalan’ın tüm dünyası yıkılmış krizler geçirerek intihar edeceğini söylemeye başlamıştır. Geldiği her seansta hekimine psikaytristine hayat hikayesini anlatmaya başlamıştır.
Bir iç mimar olan Nalan, çalıştığı yerin oğlu Sedat ile evlenir ancak kocası ona hiçbir vakit sevgi, şefkat gibi hisler göstermemiştir. Sedatın aklı fikri lüks yaşam, arkadaşlarıyla takılmak ve zengin iş adamı babasından gizli kumar oynamaktadır. Sedat, Nalan’ın kendine gösterdiği yakınlığa da karşılık vermemektedir. Hamileliği ve bebeğini kaybetmesinin sonrasında Nalan ağır bir depresyon geçirir. Şoförlüğü ve korumalığını yapması amacıyla şirkette çalışan Hayri yanına verilir. Hayri’nin uzun vakittir Nalanda gözü vardır. Onun bu ruh durumunu de fırsat bilerek onu elde etmek amacıyla her şeyi yapar. Sevgiye muhtaç olan Nalan Hayrinin kendisine karşı hus hislerine karşılıksız kalamaz.
Hayri evli ve üç çocuk babasıdır. Karısı Türkan ise Nalanı hemen kabullenmiştir. Nalan da çocukları babasız kalmasın diye Hayri’den boşanmasını istemez. Nalan seanslarda kendi çocukluk anılarını ve korkularını da anlatmaya başlamıştır. Nalan anne baba dediği bireylerin aslında anane ve dede olduğunu, annesinin ortaokul yıllarındayken dayısından hamile kaldığını, annesinin kendisini doğruruken öldüğü olaylarını anlatmaya başlar. Nalan tüm bunları evlendikten sonra babası öldüğünde öğrenmiş ve yaşadığı onca acının üzerine bir de bu eklenmiştir.
Onca olan şeylerden sonra hayatında beliren Hayri ona kocasondan ve ailesinden göremediği sevgiyi ve aşkı yaşatmaktadır. Hayri kendisine evleneceklerine dair söz vermiştir. Bu söz onu yaşama daha da sıkı bağlamaktadır.
Halbuki Hayri Türkan ile evlidir ve Türkan ise Hayriden boşanmak istememektedir.
Ama kara bir gün gelir ve Hayir evinin bahçesinde bıçaklanarak öldürülür. Hayri’nin ölümü hem kendi ailesini hem de Nalanı perişan etmiştir. Nalan ise doktorunun telkinleriyle eski yaşamına dönmemek için uzun vakit uğraş sunar. Son olarak gittiği resim atölyesindeki hocasının hiç bilmediği görmediği babası bulunduğunu öğrenir. Babası ondan af diler ve çok değerli eserlerini ona bırakarak ortadan kaybolur. Nalan bundan sonra eski kaderine ve acılarına dur diyerek yeni bir yaşama başlama kararı alır. Hayat tarzını değiştirir ve bir işe başlar….
Bir psikiyatrist olan Gülseren Budayıcıoğlu’nun eşsiz eserinden birisi Camdaki Kız’ı okumanızı tavsiye ediyoruz…
Küçük yaşlarda lüks bir hayat yaşayıp, daha sonra yine zengin ve köklü bir aileye gelin giden Nalan bir gün zorla bir psikiyatri kliniğine getirilir. Onu buraya getiren yedi yıldır birlikte yaşadığı sevgilisi Hayri’dir. Hayri Nalan’a hayatında başka biri olduğunu söyleyince, Nalan’ın bütün dünyası yıkılmış krizler geçirerek intihar edeceğini söylemeye başlamıştır. Geldiği her seansta doktoruna bütün hayat hikayesini yavaş yavaş anlatır Nalan.
Başta Hayri ile olan ilişkisini ve Hayri’nin onu terk etmesinden ne kadar korktuğunu anlatır. Bir iç mimar olan Nalan, şirketinde çalıştığı zengin iş adamının oğlu Sedat ile evlenir. Her ne kadar Kayınvalidesi ve kayınpederi onu her zaman desteklese, onlarla arasında bir sorun olmasa da kocası ona hiçbir zaman sevgi, şefkat gibi duygular göstermez. Aklı sadece en son moda şık kıyafetler giymek, en güzel yerlerde gezmek, lüks arabalar almak, arkadaşlarıyla takılmak ve babasından gizli kumar oynamak olan Sedat, Nalan’ın kendisine gösterdiği yakınlığa karşılık vermez. Hamileliği ve bebeğini kaybetmesinin ardından ağır bir depresyona girer ve bir süre işten ayrılır. Bu arada anne ve babasını da kaybeder. Bir zaman sonra kayınbiraderinin desteği ile tekrar işe döner. Şoförlüğü ve korumalığını yapması için emrine şirkette çalışan Hayri verilir. Hayri’nin uzun zamandır Nalanda gözü vardır. Onun bu ruh halini de fırsat bilerek onu elde etmek için her şeyi yapar. Zaten sevgiye, ilgiye aç olan Nalan bir süre sonra Hayri’den çok etkilenir. Ama evliyken böyle bir ilişki yaşamayacak kadar namuslu olduğu için kocasından boşanır ve Hayri ile 7 yıl sürecek olan bir ilişkiye başlar.
Bu arada Hayri evli ve üç çocuk babasıdır. Karısı Türkan köydeki kuma hayatına alışkın olduğu için Nalanı kolayca kabullenir. Nalan da çocukları babasız kalmasın diye Hayri’den boşanmasını istemez. Bir gün karısını ve çocuklarını Nalanla tanıştırır. Türkan Nalanı çok sever, sürekli kızlarını alıp onu görmeye gider. Ona göre Nalan görgülü, terbiyeli hanım bir kadındır o yüzden bu ilişkiden hiç rahatsız olmaz.
Nalan her seansa geldiğinde doktoru onda Hayri’nin kendisini terk etmesi korkusundan başka çocukluğunda yaşadığı ağır travmalar olduğunu fark eder. Uzun bir zaman sonra Nalan yaşadığı çocukluk acılarını, korkularını da anlatır. Anne ve baba dediği kişilerin aslında anneannesi ve dedesi olduğunu, annesinin ortaokul yıllarındayken yanlarına gelen küçük dayısı tarafından hamile kaldığını ve kendisini doğururken öldüğünü gözyaşları içinde anlatır. Anneannesi ve dedesi onu yanlarına alıp en güzel okullarda, lüks bir hayat içinde yaşatmış ama kendi yaşadıkları acı ve utanç yüzünden asla onu sevmemiş bir kez olsun başını bile okşamamışlardır. Nalan bütün bunları evlendikten sonra babası öldüğünde öğrenmiş ve yaşadığı onca acının üstüne bir de bu eklenmiştir.
Bütün bunlardan sonra hayatına giren, fakir, cahil bir köylü çocuğu olan Hayri ona hayatı boyunca ne ailesinden ne kocasından görmediği sevgiyi, şefkati, aşkı yaşatır. Hayri kendini bir aşk adamı olarak görür. Ona göre kalbi o kadar geniştir ki bir sürü kadını sevebilir. Nalanla ilişkisi devam ederken bir gün bir meyhanede tanıştığı Laz kızına aşık olur. Bu kız zengin bir işadamının kapatmasıdır. Genç kızlığında öz babası tarafından tecavüze uğramış, sonrasında toplum ve aile tarafından dışlanmıştır. Hayri’den evlenme sözü alır ve bu hayattan kurtulacağı için bütün umutlarını ona bağlar.
Ama Hayri resmi nikahlı evlidir ve aslında karısı Türkan’dan boşanmak istememektedir. Laz kızı hem Hayri’yi hem karısını sürekli tehdit eder. Hayri bir türlü bu işin içinden çıkamaz ve bir gün kendi evinin bahçesinde Laz kızı tarafından bıçaklanarak öldürülür. Hayri’nin ölümü hem kendi ailesini hem de Nalanı perişan eder. Doktorunun telkinleriyle eski hayatına dönmemek ve hayatında yeni bir sayfa açmak için uzun süre uğraş verir Nalan. Son olarak gittiği resim atölyesindeki hocasının hiç bilmediği görmediği babası olduğunu öğrenir. Babası ondan af diler ve çok kıymetli eserlerini ona bırakarak ortadan kaybolur. Nalan artık eski kaderine ve acılarına dur diyerek yeni bir hayata başlama kararı alır. Yaşam tarzını değiştirir ve bir işe başlar. Artık kaderin onu götürdüğü yolun önüne duvar örmüş ve yeni ışıklı bir yola girmiştir.
Bir psikiyatrist olan Gülseren Budayıcıoğlu kendi deneyimlediği bu olayı kişilerin tanınmamasına özen göstererek roman şeklinde okuyucuyla buluşturuyor. Camdaki Kız kitabında çocukluğumuzda yaşadığımız, bize yaşatılan her duygunun ördüğümüz kader motifi ile hayatımızın her döneminde karşımıza nasıl çıktığını, sevginin insan hayatını tamamıyla nasıl değiştirdiğini birkaç kısa hikaye daha ekleyerek sade bir dille anlatıyor. İnsan davranışlarının nedenlerini anlamada yardımcı olabilecek örnek bir eser.
Yazan: Serap ERGİN