Derek Bickerton, bugün sahip olduğumuz haliyle bir lisan yaratmak için biyolojinin ve kültürün nasıl bir etkileşim içine girmiş olabileceğini araştıran az sayıdaki kişiden birisidir. Bickerton "Sanırım bazı insanlar, gitgide zekâları artan atalarımızın bir gün uyanıp, o küçük zeki kafalarıyla lisanı doğaçlama icat ettiklerini düşünüyor hâlâ" diyor. Bickerton'a göre lisan evrimsel bir adaptasyondur, zira öyle olmak zorundadır; tıpkı dik yürümek, vücut kıllarının dökülmesi ya da kavrayıcı başparmaklar gibi. Fakat tam olarak ne tür bir evrim söz konusudur? İşte bu kitap bu soruya yanıt arıyor.
Başta insan olmak üzere pek çok türün, ellerinden geldiği ölçüde çevre şartlarını kendi gereksinimlerine uydurduğu artık bilinen bir gerçek. Dil yetisi de, niş inşasının, yani çevresel şartları kendi gereksinimlerimize uydurmamızın bir parçası. Bickerton'a göre lisan, özgül bir nişten doğmuş ve gitgide daha incelikli nişler kurmamızı mümkün kılmıştır.
En son araştırmalar göstermektedir ki atalarımız başlangıçta, büyük hayvanların leşleriyle besleniyordu ve öteki leşçillerle vahşi bir rekabete girişmişti. Bickerton'a göre bu rekabette başarıyı, ancak yeterli sayıda adam toplayarak yakalamış olmaları makul bir çıkarımdır. Bunu yapmanın tek yolu vardı; karıncaların ve arılarınki gibi bir hayvan iletişim sisteminin ötesine geçmek.
O halde yaklaşık iki milyon yıl geriye gidelim ve nelerin gerçekleşmiş olabileceğine bir bakalım.