Cavit Orhan Tütengil – Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak

e-kitap indir
Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak Kitap Kapağı Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak
Cavit Orhan Tütengil
İş Bankası Kültür Yayınları
156

Eser Tütengil'in 1953 yılından başlayarak Atatürk ve Cumhuriyet Türkiyesi üzerine yazıp yayınladığı makalelerle yanıtları ve onlara eklenen belgesel yazıları kapsıyor.Bunu yaparken, yazar, okuyucuların karşısına bir kez daha ve topluca çıkmak istiyor: 'Atatürk'ü Anlamak', Atatürkçü düşünceyi canlı tutmanın ilk basamağı; 'Atatürk'ü Tamamlamak' ise Atatürkçü eylemi geliştirmenin ilk koşuludur. Şöyle diyor düşünürümüz: 'Düşünce-eylem bütünlüğü içinde ele alınıp değerlendirilmedikçe, Atatürk'ün yüklendiği mission'un ulusal ve evrensel tarih sahnesindeki yeri açıklıkla belirlenemez'
- Server Tanilli


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Burak Eldem – 2012 Mardukla Randevu

e-kitap indir
2012 Mardukla Randevu Kitap Kapağı 2012 Mardukla Randevu
Saklı Tarih Üçlemesi 1. Kitap
Burak Eldem
İnkılap Kitabevi
605

Güneş sistemimizde son sınır, Pluton değil. Modern astronomların 1930'lardan beri "Gezegen X" kod adıyla izini sürdükleri, ancak yerini henüz saptayamadıkları dev bir gök cismi, kuyrukluyıldızlara benzeyen eliptik yörüngesiyle her 3661 yılında bir dünyamızın yakınından geçiyor. Sümerler ona "Geçiş Gezegeni" anlamında Nİ.Bİ.RU dediler; Babil astronomlarıysa güçlü tanrıları MARDUK'un adıyla onurlandılar; Mısır'da, "Milyonlarca Yılın Gezegeni" diye anıldı. Son yörünge geçişini İ.Ö. 1649 yılında yapan bu dev gök cismi, Thera yanardağının patlamasını da içeren bir dizi doğal afete yol açmış; aralarında "Mısır'dan Çıkış"ın da (Exodus) bulunduğu mitlere esin kaynağı oluşturmuş; Yakındoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde siyasi ve sosyal dengeleri altüstü etmişti.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Burak Eldem – Fraternis

e-kitap indir
Fraternis Kitap Kapağı Fraternis
Saklı Tarih Üçlemesi 2. Kitap
Burak Eldem
İnkılap Kitabevi
648

Üzerinde yaşadığımız gezegenin uzak geçmişine ve insan uygarlığının başlangıç aşamalarına ilişkin çok eski kayıt ve bilgileri içeren, gizemli bir "kitap koleksiyonu" düşünün; elinde bulundurana güç, prestij, hatta iktidar sağlayan, eşsiz ve paha biçilmez bir belge hazinesi. Ardından, çok az insanın orijinalini görme şansını elde ettiği, bu oldukça özel koleksiyonu binyıllar boyunca gözü gibi saklayarak elinde bulunduran ve içindeki bilgilerden aldığı güç ve öngörüler yardımıyla dünyayı değiştirmeye uğraşan, insanlık tarihinin en eski "misyon örgütü"nü gözlerinizin önüne getirmeye çalışın. İşte Burak Eldem'in yeni kitabı "Fraternis", bu gizemli bilgi kaynağının ve onun koruyuculuğunu üstlenmiş insanlarca oluşturulan "eski ideal"in, günümüzden beş bin yıl önceye dek uzanan izlerini sürüyor; bu oldukça uzun soluklu misyon hareketinin serüvenini, inişleri, çıkışları ve sakladığı "gizemleriyle" birlikte mercek altına alıyor.

"Ana Tanrıça" kültünün egemen olduğu binyıllar boyunca saygınlığını koruyan "bilge kadın" geleneğinin, ataerkil ilişkilerin güçlenmesi ve sınıflı toplumun doğuşundan itibaren yaşadığı zorlu süreci ve bir yandan ayakta kalmaya ve elindeki bilgiyi korumaya çalışırken, bir yandan da dünyayı değiştirme yolunda verdiği mücadeleyi buluyoruz "Fraternis"te. Kitap, her ayrıntının üzerinde titizlikle durarak, Çatalhöyük'ten Frigya'ya, Eski Yunan'dan Roma Cumhuriyeti'ne, Haçlı Seferleri'nden Avrupa'nın burjuva devrimlerine ve nihayet günümüzün "küresel kapitalizmi"ne dek, iki farklı tarihi, birbirine paralel olarak izleyip bağlantıları gözler önüne seriyor: Hırs, bencillik, açgözlülük ve bireysel tutkular üzerine kurulmuş sınıflı toplum yapısının evrimiyle birlikte, "bildiğimiz" uygarlık tarihi ve sabırla, inançla, her türlü yönteme başvurarak onu değiştirmeye, "yanlış gidişi düzeltmeye" çalışan, bu en eski "misyon örgütü"nün bilinmeyen, gizli tarihi.

Bu uzun ve renkli yolculuk, gizemli Sibyl geleneğinden Pythagoras Kardeşliği'ne; Roma Cumhuriyeti'nin öncülerinden Mithra tapınaklarına; ezoterik kültler ve Hermetik gruplardan Cathar ve Bogomil hareketlerine; Tapınak Şövalyeleri'nden Alumbrados, Gül-Haç ve Mason localarına; İlluminati'den Fransız Devrimi ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı'na, nihayet günümüzün küresel kapitalizminin efendilerince empoze edilen postmodern "Yeni Dünya Düzeni"ne dek uzanıyor.

"Masonluğun uzak geçmişi üzerine, Masonların bilmedikleri" diye özetliyor Burak Eldem "Fraternis"i. Kitap, 2003'te yayımlanan "2012: Marduk'la Randevu"nun ardından, yazarın "Saklı Tarih" adını verdiği üçlemenin ikinci adımını oluşturuyor ve her yönüyle ilk kitabın devamı ve tamamlayıcısı niteliğini taşıyor.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Handan Salta – Cağdaş Tiyatroda Aydın Sorunu

e-kitap indir
Cağdaş Tiyatroda Aydın Sorunu Kitap Kapağı Cağdaş Tiyatroda Aydın Sorunu
Handan Salta
altkitap Yayınevi

Düşünen İnsanın” Yalnızlığı
Fakiye Özsoysal
Çağdaş Tiyatroda Aydın Sorunu adlı çalışma, ‘aydın’ kimliğini değişik açılardan sorgulayan, ‘aydın’ın kendisiyle ve yaşadığı toplumla ilişkisinin boyutlarını, iç çatışmalarını konu edinen oyunları incelemekte, oyun yazarlarının, ele aldıkları bu izleği nasıl biçimlendirdiklerini, ‘aydın’ kavramına yaklaşımlarında değişen bakış açılarını, farklı dünya görüşlerinin ve toplumsal arka planlarının konuya bakışlarına olan etkisini ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, Çek oyun yazarı Vaclav Havel ve İngiliz oyun yazarı Edward Bond’un oyunları üzerine yoğunlaşan incelemede, Türk tiyatrosunda ‘aydın’ temasını ele alan yazarların değişen bakış açıları da, Havel ve Bond’un görüşleriyle karşılaştırmalı olarak verilmekte. Melih Cevdet Anday’ın “İçerdekiler”, Oğuz Atay’ın “Oyunlarla Yaşayanlar”, Oktay Arayıcı’nın “Tanilli Dosyası” ve Behiç Ak’ın “Bina” adlı oyunlarından yola çıkılarak, yazarların konuyu ele alışlarındaki çeşitlilik de ortaya konulmakta.
Vaclav Havel’in totaliter yapıya ilişkin eleştirisi, sistemin kendisini varetmek için baskı, korkutma, dışlama, temel gereksinimlerden yoksun bırakma gibi yöntemlerle bireyi silikleştirip, önemsizleştirmesi üzerinde yoğunlaşırken, oyunlarında da, bu yapı içinde sıkışıp kalmış ‘düşünen insanın’ yalnızlığı, baskıdan kurtulmak için bireysel çabanın yetersizliği vurgulanıyor. Havel, böylesi bir sistem içinde yaşayan aydının da, dünyanın nereye gittiği, kendisinin bu yaşamın neresinde olduğu, anlamlı bir yaşam sürdürüp sürdürmediği konusunda kendisini sorgulayacak durumda olamayacağını ileri sürüyor. Oyunlarında bu görüşün yansımaları belirgin bir şekilde görülen Havel’in karşımıza çıkardığı aydınlar, sistemin yanılsama yaratan söylemine ve görüntüsüne aldanarak, dizge içinde alternatif bir yaşam tarzı geliştiremezler ve sorumluluklarını da yerine getirmekten uzaktırlar.
Edward Bond ise, ülkesinin politik yapılanmasından yola çıkarak, kapitalist düzenin işleyişine eleştiri getiriyor. Bu düzenin, insanları doğal yapılarına uygun olmayan koşullar altında ve yapay ihtiyaçlar için yaşamaya zorladığını, bunun da insanlarda şiddet duygusu yarattığını söyleyerek, karşılanmayan adalet gereksinimi karşısında bireylerin saldırganlaşmasına alternatif olarak sanatı çıkarıyor. Bond, görüşlerinde, sanatın insanca değerlerle yaşanan ve tek tek tüm bireylerin mutluluğunun amaçlandığı bir toplum yaratma işlevini taşıdığına olan inancını dile getiriyor ve bu anlamda sanatçının ya da aydının toplumsal rolünü, görevini yerine getirmesi, toplum çıkarlarından yana eleştirel bir tavır alması gerektiğini belirtiyor. Tiyatromuzdan seçilen örneklerde ise ‘aydın tavrına’ ilişkin yaklaşımlarda farklılıklar olduğu gösterilmekte. Oyunların yazıldığı dönemler ve yazarların dünya görüşleri bu farklılıkların belirmesinde bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Bu oyunlarda, kimi zaman bireysel sorunlarıyla başbaşa kalarak tüm ilgisini iç dünyasına çeviren; kimi zaman sistemle bir defa uzlaşmış, daha sonra da karşı bir tavır geliştiremeyen ya da karşı çıkışının bedelini taşıyamayacak hale getirilen; kimi zaman da yaşadığı tüm olumsuzluklara karşın ödünsüz, doğru bildiğini söylemekten geri durmayan oyun kişilerinin farklı tutumlarıyla karşılaşıyoruz.
İncelemenin sonunda, yaşanan gerçeklik karşısında eleştirel, varolanı sorgulayan, görünenin ardındakine ulaşmaya çalışan bir tutum içinde olan “düşünen insanın” ya da “aydının” tavrının, yaşadığı toplumsal gerçekliğe bağlı olarak boyut değiştirdiği vurgulanırken, yazarların konuya farklı yaklaşımlarının ardında, yaşamda kendilerini ifade etme biçimlerinin izlerini taşıdıklarına da dikkat çekiliyor.
Tiyatro alanında özellikle kuramsal açıdan Türkçe kaynakça azlığının yarattığı araştırma güçlükleri düşünüldüğünde, bu incelemenin konuyla ilgilenen tiyatro insanlarına, araştırmacılara ve kuramsal çalışmalara katkıda bulunacağı inancındayım.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir