altkitap Yayınevi
“Hasta sahibi” Türkiye’de belli bir yaşı geçmiş, bir yakını rahatsızlanmış, hastaneye yatmış herkesin aşina olduğu tuhaf bir kavramdır. Hastaneye yattığınız andan itibaren sizinle hekimler, hemşireler, hastabakıcılar dışında ilgilenmesi gereken biri olduğunu varsayar. Sahipsiz olmak, ülkemizde başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biridir. Bu kitap, aslında kamu ve özel sektörde otuz yılı aşkın bir idarecilik deneyimine sahip bir Valimizin, Doğan Pazarcıklı’nın bir tür idari günlüğünün küçük ama bir o kadar da etkili bir parçası. Bu kez, aksaklıklarından şikayet edip durduğumuz bir sistemin içinden gelen biri, bir yurttaş olarak kendi gözlemlerini, eleştirilerini iletiyor. Eşini kaybettiği acılı bir süreci, akıl gözünü hiç kapamadan kaydedip, çözümlüyor. Doğan Pazarcıklı’nın kaygısı büyük; bir birey olarak devletle, devletin bir parçası olarak kendi kendisiyle hesaplaşıyor. “Bir Hasta Sahibinin Hastane Günlüğü” bu hesaplaşmanın sadece bir bölümü ama söz konusu olan hayat ve ölüm olunca bütün hatlar keskinleşiyor. Bürokrasinin hayatımız üzerinde ne denli büyük bir etkisi olduğu orada daha da netleşiyor. Bir kağıt parçasının üzerindeki herhangi bir karar, kaç çocuğun kaçının okula gidebileceğini, kaç hastanın yaşayıp kaçının öleceğini belirleyiveriyor.
Doğan Pazarcıklı, çoğumuzun yaptığı şeyi yapıyor aslında: bir karmaşanın ve acınası gülünçlükler tragedyasının içerisinden aklını sağlam tutarak çıkmaya çalışıyor ve bunu pırıl pırıl bir Türkçe ve işlek bir zihinle yapıyor. Kendi deyişiyle, belki birileri onu dinler diye. Çocuklar için yapılan bir televizyon programında devlet nedir sorusuna bir çocuk “devlet insanlara yardım etmek için var” diye cevap verdi geçtiğimiz günlerde. Doğan Pazarcıklı, bunun ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.