Batı'da Bizans'ı araştırma gayretleri oldukça eskiye dayanır. 15. ve 16. yüzyıllarda, Avrupa içlerinde durdurulmaz bir hâlde ilerleyen Türklerin tarihi ve nereden gelip nasıl bu kadar kudrete eriştikleri hususunda uyanan alâka, Batı ilim âlemini Bizans kaynaklarını araştırmaya sevk etmiştir. Rönesans ile başlayan Eski Yunan ve Roma tarih ve kültürünü araştırma çalışmaları, Bizans'ın da öğrenilmesini lüzumlu kılmış, I. Cihan Savaşı'nı müteakip bütün Avrupa ülkelerine yayılan Bizans araştırmaları milletlerarası bir hâl almış, II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise vaktiyle Bizans ile az veya çok ilişkisi bulunan bütün ülkeler, üniversitelerinde Bizantinoloji kürsüleri kurarak eski metinleri neşretmiş, Bizans'ın sanat ve arkeoloji eserlerini meydana çıkarmak ve işlemek hususunda, birbirleriyle yarış içerisinde büyük gayretler sarf etmişlerdir.
Bütün bu manzara karşısında Türkiye'nin hâli hazindir ve maalesef bu hususta en geri kalmış ülkeyiz. Türkler Bizans'ın bütününe sahip olmuş, fakat onun ne olduğunu ve kendisi ile olan münasebetlerini layıkıyla öğrenememişlerdir. Bizans'ı ve tarihini iyi öğrenmek demek, bir bakıma Türk dünyası tarihini iyi öğrenmek demektir. Zira Bizans, daha 4. yüzyıldan başlayarak Türklerin fasılasız olarak temas ve mücadelelerde bulunduğu en büyük, en uzun ömürlü bir devlet olduktan başka, daha başlangıçtan son anlara kadar, Türklerle yakın temasları sebebiyle onlar hakkında en fazla ve belki de en doğru malumat veren zengin kaynaklara sahiptir. Türk yazılı kaynaklarının hiç bulunmadığı veya çok az olduğu bir devirde Bizans, gelişmiş tarih yazıcılık ananesi dolayısıyla Türklere dair çok zengin kaynaklar bırakmıştır.
Elinizdeki kitap Bizans İmparatorluğu Tarihi'nin son devridir. Tafsilata girmeden, ana hatlarında Bizans Tarihi ve ona paralel olarak Osmanlı Tarihi olayları kısaca anlatılmaktadır. Kitabın öğrenciler ve araştırmacılar için kaynak eser olmasının yanında konunun meraklılarının da ilgisini çekeceği kanaatindeyiz.