Roman kahramanlarının bilmeden peşinden koştukları bu mutluluk nedir? Onların saflığını oluşturan nedir? Öyküyü anlatan, tek bir yol, tek bir gerçek olduğundan, niye bu denli emin? Öbür yolun kötü ve yanlış olduğunu nereden biliyor? Acaba bu gelişigüzel, anlamsız, keyfi bir tercihten mi ibaret? O halde, neden spiral merdivenin soğuk taş basamaklarında oturuyor? Ne diye kayalığın tepesinde Polonaise yapıyor?
Kıskanç olduğundan değil. Kızı kendisi için istemiyor. Bu evlenmenin gerçekleşmesini, çocuğun ölen babasına karşı bir vicdan borcu olarak da görmüyor. Baba, böyle bir evliliği hoş karşılamazdı zaten. Oğlunun, fabrikada çalışan bir işçi kızla evlenmesini yeğ tutardı, kuşkusuz.
Öyküyü anlatan, kızı baştan çıkarmaya çalışan adamdan nefret ediyor. Peki neden? Aslında, birçok bakımlardan birbirlerine benziyorlar. Ama o, hasmını ne pahasına olursa olsun engellemeye kararlı. Neden? Bu, doğal bir içgüdü olamaz. Doğa, kendinden yana değil çünkü. Doğa, kızı büyülüyor ve kendisini baştan çıkarmak isteyene doğru itiyor. Safiyetin, yozlaşmışa karşı kazandığı zafer, doğal içgüdülerini tatmin etmiyor. Bundan kıvanç duyan sadece vicdan.
Peki, ama vicdan doğa ile çelişki içindeyse, o halde vicdanı yöneten nedir? Doğanın ötesinde ne olabilir?