Bu kitap 17 yıldır dünyanın dört bucağında yapmakta olduğumuz gözlemleri bir araya getiriyor. Kiminde Uzak-Doğu'da, Afrika'da ve kutuplarda yaşayan insanların özelliklerini, geleneklerini, törelerini bulacaksınız. Kiminde de siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan incelemeleri... Bunlar, genellikle tarih şeridinin içinden, yaşandıkları an aktarılmış enstantanelerdir. Çoğu, şimdi okunduğunda eski bir albümde sararmaya yüz tutmuş fotoğraflar gibi görünecektir. Ama zaman zaman dünü hatırlamak, bu günü daha iyi anlamaya yarar sanıyoruz. Gazeteci edebiyatçı değildir. Röportajlarımızda bir sanatçı yazarın anlatım ustalığını bulamayacaksınız. Gazeteci tarihçi de değildir. Olayları geniş bir zaman perspektifi ile incelemesi, yorumlaması beklenmez. Ona düşen, gerçekleri yaşandığı an içinde aktarmaktır. Ama okurların gazeteciden istedikleri, bekledikleri başka bir şey de vardır: Uzak görüşlülük, yani eski deyimle kehanet... Bugünü anlatan gazeteciden yarının ne olacağı da sorulur. Bizim röportajlarımızda da ister istemez o kaçınılmaz soruyu cevaplama çabası güdülmüştür. Vardığımız yargıları yıllar sonra bir araya getiren bu kitap, ne oranda başarılı olabildiğimizi gösterecektir. Dünyanın dört bucağında 17 yıldır gördüklerimiz, siyasal düzenlerle sosyal sorunlar arasındaki ilişkiler üzerinde görüşlerimizin oluşmasını ve olgunlaşmasını sağladı. Daha önce teorilerle, doktrinlerle yıkanmamış beynimiz, somut gözlemleri etkisiz, katkısız hazmetmeye açıktı. Hiçbir ön yargıya saplanmamıştık. Önceden şartlandırılmamıştık. Okuya okuya değil, göre göre vardığımız sentezi, gezdiğimiz her yeni ülke pekiştirdi: Dogmalara kapılmadan özgürlüklere dokunmadan, sosyal adalete yönelebilen toplumlu rejimler, insanların insanca yaşamalarını sağlayabiliyordu. Bunu yapmayanlar ise her an patlamaya hazır bir bunalımdan kurtulamıyordu. Bu kitapta okuyacağınız izlenimler o gerçeği soyut teorilerle değil, somut örneklerle doğrulamaktadır, sanırız.