Kelebek Yayınları
181
Cahit Külebi'nin bu kitabını gün ışığına o dost canlısı Oktay Akbal arkadaşımız çıkardı. Bu kitaba önsöz yazmak da elbet ona yakışırdı. Ama Akbal üsteleyerek benim yazmamı istedi «Hem öğrencisi hem yakın dostusun. Külebi'yi öğretmenliğini de içine alır biçimde tanıtmak sana düşer ,bunu sen yazmalısın,» diye direndi. Oktay Akbal dostumuzun bu isteğini yerine getirmeye, elimden geldiğince başarmaya çalışacağım. Kusurlarımı Külebi Hocamızın bağışlayacağına güvenerekCahit Külebi'nin ilk gözağrısı öğrencileriydik biz. Onun ilk öğretmenliği. Antalya lisesinde yazın derslerini üçyıl Külebi'de okuduk: 1943,44,45yılları. Gerçek sanat ve yazım tadını (zevkini) o verdi bizlere. O yıllarda şiir tutkunu birkaç öğrenciden biriydim. Ama, bilgimiz, görgümüz kıt ; değerlendirmegücümüz cılız, karma karışık bir anlayış içindeydik. Şiir diye pek çok tatsız manzume'nin de yükünü çekenlerdendim. Cahit Külebi'nin daha ilk derslerinde, yanlış bir anlayış içinde olduğumuzu kavrayıp uyanı verdik. Onun derslerde ya da ders dışı şöyle ayak üstü verdiği bir kaç şair adı, bir-iki şiir, bizim bellediklerimizin çoğunun şiir olmadığını anlamamıza yetti. Nurullah Ataç'ın, S.Eyüboğlu'nu kavradık. Külebi Hoca bize Bakilere, Karacaoğlanlara, Baudelaire'lere, Verlaine'lere, Nazım'a, Muhip, Cahit Sıtkı ve Orhan Veli'lere, daha nice değerli şairlerimize ulaşan yolu açarken bir yandan da roman denilen o dev sanatı da tanıtıyordu.