David Bohm – Özel Görelilik Kuramı

e-kitap indir
Özel Görelilik Kuramı Kitap Kapağı Özel Görelilik Kuramı
David Bohm
Felsefe-Düşünce
İdea Yayınevi
2013
PDF
208

Bu kitabın genel amacı görelilik kuramını birleşik bir bütün olarak sunmak, kabul edilmesine götüren nedenleri açığa çıkarmak, temel anlamını olanaklı olduğu ölçüde matematiksel-olmayan terimlerde açıklamak, ve tam imlemlerini anlamamızı güçleştiren örtük sağ-duyu" sayıltılarından kimilerinin sınırlı doğruluklarını ortaya sermektir." Görelilik Kuramı salt bir kuram olduğu için realite ile ilişkisi açık bir sorudur. Görgül fiziğin realiteye ilişkin bir modeller ardışıklığı sürecinde gelişmesi ölçüsünde, Einstein'ın görelilik kuramlarını mekanikte bir sonsöz olarak almak bilimsel gelişim kavramının kendisi ile geçimsizdir. Modern Fiziğin iki birincil kuramı, Görelilik ve Quantum kuramları, henüz yalnızca kuramlar oldukları için, henüz Bilim kavramına uygun olmadıkları çünkü sağın kavramsal tutarlıktan yoksun oldukları için, daha öte gelişim sürecindeki geçici basamaklar olduklarını ancak daha yüksek, daha eksiksiz modellere izin verdikleri ölçüde tanıtlayabilirler: "Einstein'ın özel görelilik kuramı yalnızca genel kurama bir yaklaşıklık sağladığı için bile olsa bütünüyle doğru olamaz. Ve Einstein genel göreliliği, elektrodinamiği ve öğesel parçacık kuramını yaklaşıklıklar ve sınırlayıcı durumlar olarak kapsayacağını umduğu daha genel bir 'birleşik alan kuramı' için araştırmaya giriştiği zaman, örtük olarak genel kuramın bile bütünüyle doğru olmadığını kabul etmiş oldu. Bundan başka, klasik mekaniğin çok ayrı bir kuram türü olan quantum mekaniğinin bir yaklaşığı ve sınırlayıcı durumu olması anlamında yanlış olduğu gösterilmiştir. Ve şimdi öyle görünür ki yürürlükteki öğesel parçacık kuramının, quantum mekaniği ile birlikte, henüz bilinmeyen daha da genel yeni bir tür kurama salt bir yaklaşıklık olması anlamında yanlış olduğunun gösterilmesi olasıdır" (ÖGK, s. 114).

David Bohm fiziğin kavramsal sorunlarını ciddi felsefi düzleme yükseltti. Hegel‘in felsefesi üzerine, özellikle Mantık Bilimi üzerine çalışması, onu kavrayışı, ve onu kendi geliştirdiği quantum kuramında kullanması Hegel’in felsefesinin yalnızca sözde dil felsefelerinden değil ama boş Hegelciliklerden de ayrı olarak gerçekte ne ile ilgili olduğunu gösteren önemli bir ölçüttür


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Jean-Jacques Rousseau – Eşitsizliğin Kökeni

e-kitap indir
Eşitsizliğin Kökeni Kitap Kapağı Eşitsizliğin Kökeni
Jean-Jacques Rousseau
İdea Yayınevi
127

Fransa'dan kaçan Kalvinist bir ailenin çocuğu olan Jean-Jacques Rousseau (1712-1778) İsviçre'nin Cenevre kentinde doğdu. Çok küçük yaşta ona romanslar okuyan babasına kendisi Plutark'ın Yaşamlar' ını okumaya başladı. 16 yaşından sonra bir süre onu kültür dünyası ile tanıştıran ve onda müzik ilgisini uyandıran Madame Louise de Warens ile birlikte yaşarken yoğun bir kendini eğitme dönemine girdi. Paris'te bir süre için Diderot'nun yakın dostu oldu; Thérèse Lavasseur'den olan çocuklarına babalık etmeyi ve bakmayı başaramadı. 1752'de operası "Le Devin du Village" ("Köy Falcısı") Kral XV. Louis için sahnelendi ve büyük beğeni ve başarı kazandı; yeni bir müzikal nota dizgesi geliştirdi.

Romantik ve idealistik eğilimleri ile Rousseau Aydınlanmanın tipik materya- lizmine ve despotizmine herhangi bir duygudaşlık göstermezken, Aydının ikonu olarak kabul edilen Voltaire'de çok kararlı, amansız ve neredeyse kişisel bir düşman buldu. Sivil Dini savunması ve erdeme götürdükleri ölçüde tüm dinleri eşit ölçüde değerli görmesi Fransa'da Kilise ile çatışmasına yol açtı, kitapları yasaklandı ve birçok yerde yakıldı. Rousseau'nun insanı ussal bir varlık olarak görmesi insanı ve kültürlerini yalnızca türlüleşebilir olarak değil ama gelişebilir ve eksiksizleşebilir olarak görmeye götürür. İnsanın "doğa durumu" diye birşey yoktur, ya da "doğa durumundaki" insan salt bir hayvandır. Ama homo sapiens Doğadan daha çoğudur, Tindir, gelişebilirdir, ve insan için gelişebilmek ancak bir gizilliğin ya da ilkenin, onun kendisinin yapmadığı ama ona verili bir tinsel özünün olmasıyla olanaklıdır. Eksiksizleşebilmek ilke ile bir olan ereği bütünüyle edimselleştirmektir.

Buna göre kültür hiçbir zaman dingin olmayan ve hiçbir aşamasında dingin kalmaması gereken her zaman eksik bir süreçtir, ve yurttaş toplumuna özünlü eşitsizlik önceden varolan bir eşitliğin bozuluşu değil, ama insanın entellektüel, etik ve estetik eğitim sürecindeki kaçınılmaz eşitsizliklerin ve eksikliklerin anlatımıdır. İnsan ancak ereksel olarak, ancak bütünüyle gelişmiş olarak eşit olabilir, ve erek erişilebileceği için erektir. Rousseau insanı ve insanlığı indirgeyen Aydınlanmadan gelişimin iyiliksever despotizm yoluyla değil, ama ancak özgürlük yoluyla olabileceği vargısını çıkarmasında ayrılır. Aydınlamanın insanı değersizleştiren kuşkucu bakış açısı ile karşıtlık içinde, Rousseau için insan özgür bir varlıktır, ve ancak özgür bir varlık olarak moral bir varlıktır: Neyin iyi, doğru, haklı, türeli ve gerçek olduğunu ona ancak kendi özsel doğası bildirebilir.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Herbert Marcuse – Tek Boyutlu İnsan

e-kitap indir
Tek Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplumunun İdeolojisi Üzerine İncelemeler Kitap Kapağı Tek Boyutlu İnsan: İleri İşleyim Toplumunun İdeolojisi Üzerine İncelemeler
Herbert Marcuse
İdea Yayınevi
199

"İnsan soyunu silip süpürebilecek bir atomik yıkım gözdağı bu tehlikeyi sürdüren güçlerin kendilerini korumaya da hizmet etmez mi? Böyle bir yıkımı önleme çabaları onun çağdaş işleyim toplumundaki gizil nedenlerinin araştırılmasının üzerine gölge düşürür. Bu nedenler kamu tarafından tanınmamış, açığa serilmemiş, saldırılmamış kalırlar, çünkü dışarıdan gelen Doğudan Batıya, Batıdan Doğuya pek açık gözdağı önünde gerilerler. Eşit ölçüde açık olan şey hazır olma, uçurumun kıyısında yaşama, meydan okumayı karşılama gereksinimidir. Yoketme araçlarının barışçıl üretimine, savurganlığın eksiksizleştirilmesine, savunanları ve savunduklarını sakatlayan bir savunma için eğitilmeye boyun eğiyoruz.

"Ve gene de bu toplum bir bütün olarak usdışıdır. Üretkenliği insan gereksinim ve yetilerinin özgür gelişimini yokedicidir, barışı sürekli savaş gözdağı tarafından sürdürülür, büyümesi varoluş için bireysel, ulusal, ve uluslararası savaşımı barışçıllaştırmanın gerçek olanaklarının baskılanması üzerine bağımlıdır. Toplumumuzun önceki, daha az gelişmiş evrelerini karakterize etmiş olandan çok ayrı olan bu baskı bugün doğal ve teknik bir hamlık konumundan değil ama tersine bir güç konumundan işlemektedir."
-Herbert Marcuse, ("Tek-Boyutlu İnsan"dan)-

Herbert Marcuse (1898-1979)
Yeni-Solun Babası olarak bilinen Herbert Marcuse Frankfurt Okulunun ikonudur. Berlin'de Yahudi bir ailede doğdu; Alman Ordusunda Birinci Dünya Savaşına katıldı; 1922'de Ph.D. tezini Freiburg Üniversitesinde tamamladı; Edmund Husserl ve Heidegger ile birlikte çalıştı; 1933'te Frankfurt Araştırma Kurumu'na katıldı; aynı yıl ABD'ye yerleşti ve 1940 ABD yurttaşı oldu; 1940'ta Us ve Devrim'i yayımladı. Felsefenin ideoloji olduğunu belirten Marcuse Proleteryanın dizge ile bütünleşerek devrimci niteliğini yitirdiğini düşünmesine karşın Marxizme bağlılığını terketmedi. Karşıtlıksız tek-boyutlu İnsanın benzer olarak karşıtlık boyutunu yitiren Toplumunun devrimci dönüşümü, Marcuse'nin çözümlemesine göre, özerk bir politik güç karakterini kazanan teknoloji ve otomasyon tarafından başarılacak, tek-boyutlu İnsan Özgürlüğünü ve Kurtuluşunu ona egemen olan altyapı yoluyla kazanacaktır.

Tek-Boyutlu İnsan'dan: "Otomasyon, bir kez genel özdeksel üretim süreci olur olmaz, bütün toplumu devrimcileştirecektir." "Teknolojik dönüşüm aynı zamanda politik dönüşümdür," "Bu toplumun totaliter özellikleri karşısında, teknolojinin 'yansızlığı' biçimindeki geleneksel düşünce bundan böyle ileri sürülemez." "Toplum özgür bir toplum olabilmek için ilkin tüm üyeleri için özgürlüğün özdeksel ön-gereklerini yaratmalıdır."

"Toplum köleliği hoş ve belki de giderek duyumsanmaz kılan gereksinimleri doyurmakla kurtuluş gereksiniminin hakkından gelir. ... işleyim uygarlığının ileri alanlarında emekçi sınıflar belirleyici bir dönüşüme uğrar."

"Şimdiye dek Usun tarihsel işlevi o denli de yaşamak, iyi yaşamak, ve daha iyi yaşamak itkisini bastırmak ve giderek yoketmek olmuştur ya da bu itkinin amacına ulaşmasını ertelemek ve üzerine aşırı bir bedel koymak."

"Aristotelesci biçimsel mantığın kısırlığı sık sık belirtilmiştir. Felsefi düşünce bu mantığın yanında ve giderek dışında gelişti." "Eytişimsel mantık biçimsel olamaz çünkü 'olgusal/reel' olan tarafından belirlenir"

"Dirimsiz nesneler ... salt varoluşları yoluyla, kendilerine ilişkin hiçbirşey bilmedikleri eşitliklere katılırlar. Öznel olarak, doğa ansal değildir matematiksel terimlerde düşünmez. Ama nesnel olarak, doğa ansal yapıdadır matematiksel terimlerde düşünülebilir."


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Georg Wilhelm F. Hegel – Tarih Felsefesi

e-kitap indir
Tarih Felsefesi Kitap Kapağı Tarih Felsefesi
Georg Wilhelm F. Hegel
İdea Yayınevi
392

Hegel'in Tarih Felsefesi onun ansiklopedik dizgesinin bir kıpısı, daha tam olarak, Nesnel Tin dizgesinin doruğu ve Saltık Tin alanına geçiş basamağıdır. Tarih Felsefesi SOYUT HAK, AHLAK ve ETİK kavramlarının gelişimi temelinde insanın ideal, ussal, gerçek etik yaşamının oluş sürecini sunar. Hegel'in Tarih Felsefesi tarihi ereksel olarak çözümler, ilerlemeyi kaçınılmaz görür, ve sürecin ussallığı karşısında "dünya [tarihinin] delice ya da aptalca bir olaylar yığını olduğu yanılsaması yiter." Hiç kuşkusuz tarihsel gelişme, ilerleme, süreç gibi olgulardan söz etmenin kendisi ipso facto ereksellikten söz etmektir. Ve homo ­sapiensin salt doğal olmanın ötesinde tinsel de olan bir gizillik olarak türediğini düşünmek bile dolaysızca gelişmenin, bir gizilliğin edimselleşmesinin kabulünü imler, ki eşit ölçüde ereksellik demektir.

Tarihin ereği özgürlük bilincinin kavranması ve dolayısıyla istencin gerçek biçiminin olgusallaşmasıdır: Evrensel insan hakları, duyunç özgürlüğü ve eksiksiz politik özgürlük zemininde AİLE, TOPLUM ve DEVLET yapılarının ideal biçimlerine erişmeleri. Ereğin "özgürlük bilincinin" kazanılması olduğu düzeye dek, zor ve şiddetin tarihsel ereğin ilerlemesinde hiçbir rolü yoktur, çünkü zor yalnızca boyun eğdirir ve şiddet yalnızca yok eder. Bu usdışı etmenler insanın tinsel gelişiminde olumsuzlanan etik-dışı doğal geriliklerin anlatımları olmaktan öteye geçmezler.

Tarih görgül tarihçiliğin sunduğu hermeneutik masallardan bütünüyle başka birşeydir. Onda kültürlerin sürekliliği, sonsuza dek sürmeleri gibi dilekler birer boşinançtan daha öte değer taşımaz. Tersine, kültürel ortadan kalkışlar dünya tarihinin ilerleme koşullarıdır. Tutucu geleneklerin, bu boş değerlerin olumsuzlanması duyuncun ve istencin kendini ileri sürme yolu, özgürlük bilincinin gelişme kipidir. Dünya-Tini sonlu kültürlerin sonsuzluğuna izin vermez, insanlığın ilkellik, barbarlık, gerilik biçimlerini, tüm "kadim" ıvır zıvırı gelişmenin önündeki gereksizlikler olarak süpürüp atar.

(1) Tarih Doğu Dünyası ile başlar. Doğu yalnızca Birin, yalnızca despotun özgürlüğünü bilir. Bu despotik tinde insanlık tutucu bir kültürel yapıya yakalanır, özgürlük bilincinin yokluğunda birey ve kişi ortaya çıkmaz, duyunç büyümez, istençsiz, değişimsiz, gelişimsiz geleneksel yapılar ancak etik-dışı etik yapılanmalara izin verir. (2) İnsanlığa felsefeyi ve güzel sanatları kazandıran Helenik Tin henüz evrensel özgürlüğü, "tüm insanların özgür doğduğu" gerçeğini bilmez, yalnızca çok-kültürlülüğü besleyen bir mitolojik çoğulculuk zemininde kölelik kültürünü de sürdürür. Platonik "ideal devlet" bile ideal olmaktan uzak, Dünya-­Tininin tarihsel gelişimini geri bir evrede durdurma ve dondurma gibi geçersiz bir tasarı temsil eder. (3) Evrensel özgürlük bilinci ilkin dinde, ilkin tasarımsal olarak doğar, ve insanın tanrısal değerini bildiren Hıristiyanlığın ilkesi olarak gerçek anlamı ve önemi Reformasyonda yeniden yakalanır. Modern dünya özgürlük bilincinin edimsel gelişim süreci, insanlığın özsel doğasını varoluşa çevirme eylemidir. Evrensel insan hakları, duyunç özgürlüğü ve politik özgürlük modern tinin küresel karakterini tanımlayan belirlenimlerdir ve modernleşme süreci AİLE, TOPLUM ve DEVLETin kavramlarına uygun realitelerine götürür. Bu gerçekleşme evrensel kavramın gerçekleşmesi olduğu için kültürel tikelcilikler silinme yoluna girer, AİLE, TOPLUM ve DEVLETin ideal biçimlerine doğru reeleşmeleri ile tarih türdeş bir etik yapının doğuşuna doğru ilerler. Küreselleşme Dünya-Tininin evrensel, türdeş etik şeklini gerçekleştirmesinin çağdaş anlatım yoludur.
-Aziz Yardımlı-


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir