Engin Yayıncılık
208
eKitap Arşivi – Ücretsiz PDF E-Kitap İndir
Yalnızca PDF e-kitapların paylaşıldığı Ücretsiz bir ekitap arşividir.
"Yasa ve Kılıç", "siyasi iktidar nedir?" sorusuna, yasama ve yürütme güçleri arasınaki bağlantıyı ele alarak cevap vermektedir... Antropolojik yaklaşım, en basit toplumları bile, kurallar ve bu kurallara uyma gereği arasındaki ilişkiye göre düzenlendiklerini gösterir. Onlar da, aynı bağı kuran ya da meşru şiddet kullanımıyla yasalara uyulmasını sağlayan devletli toplumlar gibi, siyasi iktidarlıdırlar. Çeşitli toplumları benzeştiren bu ortak özellik, bunların nerede ayrıldıklarını da açığa çıkarır: Herbiri yasayla uygulama arasındaki zorunlu ilişkiye göre yapılansa da, sözkonusu iktidar ilişkisinin değişik biçimleri, birbirlerinden kesinlikle kopan toplumsal tipler oluşturur. Bu doğrultuda, meşruiyet, kuvvetler ayrılığı ve demokrasi açısından, farklı toplumlar, düzen sorununa farklı çözümler getirirler. İlksel demokraside, toplum aşkın bir yasaya göre kendini yönetir. Monarşik yapılanmada, yasa söyleme ve uygulama işlevleri, toplumdan soyutlanmış bir yöneticinin ya da yöneticiler kümesinin tekeline geçer. Modern demokraside ise, ilksel demokrasinin tam tersine, sivil toplum yasaların belirleyicisi olarak sunulurken, uygulama gücü ondan farklılaşmış bir organın, devletin elinde kalır.
Avrupa 1492’de yeni dünyayı keşfeder ve bir modernleşme-sömürgeleştirme sürecinde onu
hızla farklılaştırırken, kendisini ve dünyanın geri kalanını değiştirip yeniden düşünmeye çalışır. Bir yanıyla tüm zamanların fatihlerini, diğer yanıyla özgürlük yanlılarını temsil eden “modern insan” doğar ve büyür. Bu sürecin pratikte ve teorideki öncüsü İspanya’dır. XVI. yüzyıl başlangıcından XVII. yüzyıl ortalarına uzanan Altın Çağ, bu ülkenin felsefe, edebiyat, sanat, dinî düşünce alanlarında görkemli bir çıkış yaptığı, ayrıca modern devlet, insan hakları ve uluslararası hukuk kavramlarını Batı düşüncesine kazandırdığı dönemdir. Altın Çağ’ın düşün ve eylem adamlarının Çağ’ın yeni sorunlarına buldukları cesur çözümler hâlâ günceldir. Modernitenin temel ilkelerini eleştirel bir zihniyet ve benzersiz bir ustalıkla saptamaları çarpıcıdır. Bir fetih serüveni içinde evrensel değerler uğruna giriştikleri mücadele hem trajiktir hem hayranlık uyandırıcı… Aynı ölçüde şaşırtıcı olan da günümüz ve zihniyetimiz açısından anlam yüklü bu başlangıç anı ve yerinin görmezden gelinmesi, Vitoria, Las Casas, Suárez ve diğerlerinin unutulmasıdır. Ama bütün bunları yok saymak da modern düşünce ve yapılanmayı kavramaktan vazgeçmek olacaktır.