Nazım'ın yurttaşlıktan çıkarılma kararının kaldırılması girişimi için bir süredir, bir ön hazırlık yapılmaktadır. Belli ölçülerde basına da yansıyan bu çalışmalara fanatik sağ çevrelerce tepki gösterildi. Ama çoğunluğun gönlü, bu yönde daha enerjik ve daha güçlü adımlar atılmasından yana... Nazım Hikmet'in yurttaşlık sorununun çözülmesi kuşkusuz çok önemli. Ancak, ulusal çaptaki gelişmelere doğrudan bağlı. Önce, istemek gerekiyor. Nazım'ın yurt taşlıktan çıkarılmasındaki haksızlığa karşı olan herkesin bu yönde birarada olması gerekiyor... Kaldı ki, Nazım Hikmet'in yurttaşlık sorununun çözümü, bu büyük ozan için yapılabileceklerin yalnızca ilk adımı, ilk hedefidir. Amaç, uygar dünyanın tanıdığı, değer verdiği, yaşarken bağrına bastığı, öldükten sonra yaşattığı bu büyük ozanımızı, halkımıza ve gelecek kuşaklara tanıtmaktır. Ona yapılan haksızlıkları açıklamak, onu kendi ülkesinde hak ettiği yere oturtmaktır... Bu büyük ozan, 61 yıllık ömrünün yaklaşık 17 yılını hapishane duvarları arasında, zindanlarda tüketmiştir. Öldürülmek istenmiş, sevgili yurdundan ayrı yaşamak zorunda bırakılmıştır. Haksız yere yurttaşlıktan atılmış, "vatan hainliği" ile suçlanmıştır. Sayın Aziz Nesin'in söylediği gibi; "Bu ustaya karşı, borcumuz vardır. O borçların en başında... yasal olduğu tartışılabilir, keyfiliği tartışılamaz olan "vatandaşlıktan çıkarma" kararının kaldırılması için önce bizim uğraşmamız gerekiyor... Bu bir dilek değil, borçtur. Aydınlara, Türk aydınlarına düşen borçtur." Nazım Hikmet'e yapılan haksızlıklara karşı durmak; Socrates'i, Dreyfus'u, Rosenbergleri, Sacco ile Vanzetti'yi yaşayabilmek, Sabahattin Alilere, Orhan Kemallere, Ceyhun Canlara, Ümit Doğanaylara, Abdi İpekçilere, Ruhi Sulara, Yılmaz Güneylere, Orhan Apaydınlara ve yurttaşlıktan çıkarılmış politik göçmenlere sahip çıkmaktır... Nazım Hikmet'in yurttaşlık hakkı konusu, işte böylesine bir anlama ve öneme sahiptir... Küçümsenemez, seyirci kalınamaz...