Demirtaş Ceyhun – Yağmur Sıcağı
Broy Yayınevi
320
Sanki niçin "Evet... Karısyım profesörün" dememiş?
Öyle susup polisin gözlerinin içine içine, inadına domuz gibi bakmış durmuş olmalı ki, odadan çıkarlarken, bir yandan da ardından itip kakarak, "Ulan orospu" demişti kulağına. "Ulan orospuuuu..."
"Ulan orospuuu..."
Gözaltına aldık dedilerdi ya, tutukladılar mı yoksa? Tutuklanmak nasıl olur? Yirmidört saatten fazla gözaltında tutamazlarmış, öyle derlerdi üniversite öğrenciliği sırasında arkadaşları. Fakat tutuklamış olsalar, niçin hala burada bıraksınlar, bir tutukevine göndermeleri gerekmez mi?
Bugün, üçüncü gün mü ne?
Gene, birazdan gelmeye başlar memurlar.. Gelir gelmez de, odanın içinde olsun şöyle bir aşağı bir yukarı dolanma özgürlüğünü hemen elinden alıverirler ve bir sandalyenin üzerine hapsederler. Karakollara özgü ne de çok Arapça deyim varmış... Fezleke, müzekkere, mahkum, maznun. Olanağı yok, karakola düşmemiş insan bunları bilemez. Sahi, sanık neyin karşılığıydı?