Boris Frankel – Sanayi Sonrası Ütopyalar

e-kitap indir
Sanayi Sonrası Ütopyalar Kitap Kapağı Sanayi Sonrası Ütopyalar
Boris Frankel
Ayrıntı Yayınları
288

Boris Frankel bu kitabında, solun "şimdiyi ve yakın geleceği cesaretle göğüslemekten çok geçmişte yaşamayı tercih edişinin" tehlikelerine dikkat çekiyor.
Sol, varolan toplumlara yönelik feminist ve pasifist eleştirilere kulaklarını tıkar, gerçekten alternatif sosyalist politikalar geliştirme yolunda ciddi adımlar atmaz, yeni toplumsal hareketlerle arasındaki düşmanlığı ve bilgisizliği giderme çabası göstermezse kendini siyasal muhafazakarlığı ve marjinalliğe mahkum etmiş olur. Bu arada eski/yeni sağ ilerlemeyi ve toplumsal tartışmanın gündemini belirlemeyi sürdürür, diyerek önerilen sanayi sonrası "gelecek modelleri"ni tartışmaya girişiyor.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Steven Lukes – Marksizm ve Ahlak

e-kitap indir
Marksizm ve Ahlak Kitap Kapağı Marksizm ve Ahlak
Steven Lukes
Ayrıntı Yayınları
208

Amaçlar araçları haklı çıkarır mı? Yüceltilen davalar uğruna yapılan her şey hoşgörülebilir mi? "Özgürlük", "adalet" ve "haklar" soyut; "tarihsel zorunluluk" ile "sınıf mücadelesi" ise somut kavramlar mıdır? "Vicdan", "onur" ve "insanca" gibi kavramlar, "entellektüel" yani "küçük burjuva" idealist önyargıları yansıtan zayıflıklar mıdır? Peki, Marksizm'in ahlâk hakkında söyleyecek bir sözü var mıdır ve eğer varsa ahlâkın sınıf mücadelesi içinde "yeri" neresidir? Marksistlerin iktidarla ilişkileri neden sorunlu bir geçmişe sahiptir?Steven Lukes, elinizdeki bu kitapta, Marx'ın ve Engels'in kurup haleflerinin geliştirdiği bir teori olarak Marksizm'in tarihi boyunca bir gezinti yaparken onun ahlâka karşı paradoksal görünen tutumunu ve genelde "adalet" ile "halklar" kavramına, özelde "insan hakları"na yaklaşımını irdelemektedir.... Günümüz (dünün ya da yarının değil!) muhalifinin, "bir başka hayat tarzı"nı inşa ettiği oranda düzen dışına çıkabileceğini ve gerçekten devrimcileşebileceğini, böylece yeryüzünde anlamlı bir yer edinebileceğini; iktidar arzusu ile etik tavır arasındaki gerilimi her hissedişinde, kendini "ille de iktidar" tutkusuna kaptırmadan, etikten (ve gerekirse yenilgiden) yana saf tutma bilgeliğiyle var olabileceğini düşünenler için...


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Julia Kristeva – Ruhun Yeni Hastalıkları

e-kitap indir
Ruhun Yeni Hastalıkları Kitap Kapağı Ruhun Yeni Hastalıkları
Julia Kristeva
Ayrıntı Yayınları
507

Hâlâ bir ruhumuz var mı? Çağımızda bu mümkün mü? Eğer varsa, nerede konumlanır? Beyinde mi, kalpte mi, beden sıvılarında mı? Ruh nedir? Konuşan varlığın diğer konuşan varlıklarla bağı ve bir anlam yapısı mıdır? Peki, çağımız anlam yapılarını yok eden bir çağ ise, ruhumuza ne olmuştur? Kristeva bu soruların, modern varlıklar olarak içinde bulunduğumuz çağın temel soruları olduğunu ileri sürüyor; üstelik ikna gücü de oldukça yüksek. Modern insan günlük deneyiminde içsel yaşamının çöküşünün izinde sürüklenmektedir. Bu çöküş, televizyon dizilerinin duygusal şantajında, romantik tatminsizlikte, dinlere yönelişte her gün açıkça ifadesini bulmaktadır. Bunlar Kristeva’ya göre sakatlanmış öznelliğin emareleridir. Bu gezgin, dur durak bilmeyen ve performans sarhoşu öznelliğin oluşum mekânını en iyi temsil eden geleceğin kent modeli New York’tur. Çağımızın bu simge kentinde yaşayan modern insan, kazanmanın, harcamanın, haz almanın peşinden koşar. Bu yaşam deneyiminde belki acı çeker, ama pişmanlık ve vicdan azabı duymaz. İmgelere boğulur, imgeler onun yerine geçer. Yaşadığı hayal âleminde, gösteriden o da bir pay almaya çalışır. Söylemi standartlaşırken, edim ve vazgeçiş anlam yorumlarının yerini alır. Bu nedenle modern narsis bu karmaşanın içinde ruhunu nereye hapsettiğini bilmez. Hatta ruhunu kaybetmekte olduğunun farkına bile varamaz.

Kristeva ruhun yeni hastalıklarının tanısını burada koyar: Özne için temsilleri ve anlamsal değerlerini kaydeden ruh, yani psişik aygıt bozulmuştur, çalışmamaktadır. Çağımız da tıpkı ruhunu yitirmekte olduğunu bilmeyen insan gibi, kendi bilincinde olmayan bir medetsizlik çağıdır. Çağımızın hastalığı, psişik temsil imkânsızlıkları ve yetersizlikleridir. Psişik uzamı ölüme sürükleyebilecek hastalıklardır bunlar. Gösteri toplumunun aktörü ya da tüketicisi, imgesel yoksunluk hastalığına yakalanmıştır.

Tanının ardından, modern insanı bu kötürümlükten psikanalizin nasıl kurtaracağı sorgulamaları gelir. Kristeva’ya göre modern insan analistten psişik aygıtını tamir etmesini beklemektedir. Kristeva bu sorunsalın izini, Jeanne Guyon gibi bir XVII. yüzyıl gizemcisinde; Germaine de Staël gibi daha XVIII. yüzyılda entelektüel figür olarak yerini alan bir kadının şöhret ve yas tutkusunda; çağımızın isteriği dediği Sabina Spielrein’ın temsile başkaldıran bedensel hafıza olmasında; depresyonun dilini kadınlık konumu ile birleştiren Helene Deutsche’un açık yapısında sürer. Ama temsil, aşk ve özdeşleşme konusundaki sorgulamaları bu tanılarını derinleştirir. Bu derinleşmenin uğraklarında Hristiyanlık-Musevilik ile Joyce, aşk, edebiyat, kutsallık ve özdeşleşme üzerine çözümlemeler yer alır.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Jean Baudrillard – Kusursuz Cinayet

e-kitap indir
Kusursuz Cinayet Kitap Kapağı Kusursuz Cinayet
Jean Baudrillard
Ayrıntı Yayınları
175

Bu, bir cinayetin -gerçekliğin katilinin- öyküsüdür. Ve bir yanılsamanın -yaşamsal yanılsamanın, dünyaya ilişkin temel yanılsamanın- yok edilmesinin öyküsüdür. Gerçek, yanılsama içinde kaybolmaz; bütünsel gerçeklik içinde kaybolan, yanılsamadır.Eğer cinayet kusursuz olsaydı, cinayetin öğelerini sergilemeyi amaçlayan bu kitabın da kusursuz olması gerekirdi.Ne yazık ki cinayet hiçbir zaman kusursuz değildir. Kaldı ki gerçeğin yok edilmesini anlatan bu polisiye kitapta, ne nedenler ne de katiller saptanabildi ve gerçeğin cesedi de hiçbir zaman bulunamadı.Bu kitabı yönlendiren düşünceye gelince, o da hiçbir zaman saptanamadı. Cinayetin silahı bu düşünceydi.Her ne kadar cinayet hiçbir biçimde kusursuz olmasa da, kusursuzluk, adının da gösterdiği gibi her zaman bir suçla ilgilidir. Aynen kötülüğün şeffaflığı içinde, kötülüğü oluşturanın şeffaflığın kendisi olması gibi kusursuz cinayette de kusursuzluğun kendisi cinayettir. Ama kusursuzluk hiçbir zaman cezasız kalmaz: Kusursuzluğun cezası, onun aynen yeniden üretilmesidir.Bu cinayette hafifletici nedenler bulunabilir mi? Kuşkusuz hayır, çünkü bunları her zaman cinayetin nedenleri ya da cinayeti işleyenler arasında aramak gerekir. Oysa bir cinayette bir neden ya da katiller bulunmamakta ve dolayısıyla açıklanamaz niteliğini mükemmel bir şekilde korumaktadır. Gerçek kusursuzluğu da buradan kaynaklanmaktadır. Cinayet bir kavram olarak ele alındığında, bunun, daha çok, ağırlaştırıcı bir neden olduğu tartışma götürmez.Cinayetin sonuçları sürekli bir nitelik sunuyorsa, bunun nedeni, ne katil ne de kurbanın olmamasıdır. Eğer bunlardan biri ya da öteki var olsaydı, cinayetin gizi günün birinde ortaya çıkar ve cinayet süreci de çözülmüş olurdu. Sonuç olarak giz, katil ve kurbanın birbirine karışmasına dayanmaktadır. "Son çözümlemede, katil ve kurban aynı kişidir. İnsan soyunun birliğini anlamamız, ancak bu nihai eşdeğerliğin gerçekliğini tüm korkunçluğu içinde anlamamızla olanaklıdır. (Eric Gans)Son çözümlemede, nesne ve özne birdir. Dünyanın özünü kavramamız, ancak bu kökten eşdeğerliğin gerçekliğini tüm alaycılığı içinde kavramamızla olanaklıdır.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir