J. G. Ballard – Çarpışma

e-kitap indir
Çarpışma Kitap Kapağı Çarpışma
J. G. Ballard
Ayrıntı Yayınları
208

"Yeraltı edebiyatı"nın "Müthiş" bir örneğini sunuyoruz sizlere. "müthiş", hiç de abartılı bir tanımlama değil! Çarpışma ilk yayımlandığında da birçok insanı çarpmıştı. David Cronenberg filme çektikten, film Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü aldıktan sonra ise tam bir "şok" yaşandı. Sinema tarihinin en canlı tartışmalarından birine neden oldu... Anthony Burgess'ın en yaratıcı yazarlardan saydığı, kimi eleştirmenlerin Calvino'ya benzettiği Ballard'ın ana temaları "sınırsız olabilirlik" ve "şimdideki gelecek." Klasik bilimkurgunun teknoloji tapınmasına dönüşen dış uzaylara yönelik gezintilerine çıkarak "esas yabancı gezegen dünyamızdır" diyor ve teknoloji tapınmasını reddederek okuru "iç yolculuklar"a çağırıyor. Çarpışma'da ise modern zamanların gündelik hayat tanrılarından olan araba "başrol"de oynuyor. İnsanların küçük dünyalarını başka yerlere taşımasına imkan vererek özgürlük yanılsaması yaratan; "uzaklık"ı dolayısıyla "yolculuk"u yok ederek "hız"a özel bir ağırlık ve istenirlik kazandıran; "güvenli" evlerimizden otoyollara çıktığımızda bizi ölümün kıyısında gezdirerek epeydir kaybettiğimiz "heyecan"ı yaşatan bir araç araba... Modern zamanların kalabalıkları arasında yalıtılmış, güçsüz ve çaresizce dolaşırken bize sağladığı iktidar ve heyecanla "tahrik" olduğumuz, kendimizi tekrar "yarışta" hissettiğimiz bir "teknoloji harikası..." Ballard, gündelik hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan arabaları seks ve teknolojinin buluşma yeri olarak kullanıyor. Artık arabalar hem sonsuz fantezilerin yaşandığı bir cinsellik mekanı hem de çarpışmaların taşıdığı cinsel göndermelerle dolu seksüel birer objedir ona göre. Çarpışmalar ise zaten özünde şiddet içerdiği varsayılan cinselliği tetikleyen birer fantezi; teknolojinin bize kan, sidik, bok, kusmuk, vajina salgısı ve meni eşliğinde sunduğu "kendimizi kaybetme halleri" dir. Türünün tek örneği olan Çarpışma, "oto-erotizm" diyebileceğimiz bir eğretilemeyle, günümüz teknolojisini içimizde uyuyan psikopatolojiyi nasıl uyandırabileceğini, seksle teknoloji arasındaki çarpıcı birlikteliğin "dehşetli" yanlarını gösteriyor. Böylece, yarattığımız teknoloji aracılığıyla insani yanımızdaki şiddeti fark ediyor, kendi bilinmezliğimizle yüz yüze geliyoruz.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

J. G. Ballard – Sınırsız Rüyalar Diyarı

e-kitap indir
Sınırsız Rüyalar Diyarı Kitap Kapağı Sınırsız Rüyalar Diyarı
J. G. Ballard
Ayrıntı Yayınları
175

Dış uzaylara ve geleceğe yolculuk temalarının kısırlığından kurtulmayan klasik bilim- kurgunun, giderek bri teknoloji tapınmasına dönüşüp, verili dünyayı sorgulamadığını öne süren Ballard, alternatif bir bilim - kurgu yaratmaya çalışan yazarlardan....
Geleceğin Şimdi'de yaşadığını ve "asıl yabancı gezegenin dünyamız olduğunu" bilierterek bizleri "iç yolculuklara" çaırıyor...
Sınırsız Rüyalar Diyarı'nda ise tam bir sınırsızlık söz konusudur.
Televizyonun karşısında sınırlı hayatlar yaşayan insanların rüyalarıyla yaşadıkları hayatlar arasında büyük bir uçurum anlatılır.
Kendi rüyasında yaşamaya başlayan düzen kaçkını Blake'in düşleyip, tropikal bir cennete dünüştürdüğü kasabasının sakinleri, kendilerini arzularının sınırsızlığına bırakırlar... İnsanların uçabildiği; kuşa, balığa ve memeli hayvanlara dönüşebilfdiği; çalışmaktan vazgeçtiği; bankların kasalarındaki paraları dağıtmak istediği; kısacası, zihinlerin ve bedenlerin ruhlara koyduğu bütün sınırlarının yok olduğu bir rüya yolculuğudur anlatılan...
Bütün cinsel arzuların serbestçe yaşadığı, herkesin çok cinsiyetli bir hayat sürdürebildiği; "bu dünyanın ahlaksızlıklarının öbür dünyada erdemlilik sağlayabileceğini" düşündüğü bir tür cinsel ütopya betimlenir romanda.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Alun Munslow – Tarihin Yapısökümü

e-kitap indir
Tarihin Yapısökümü Kitap Kapağı Tarihin Yapısökümü
Alun Munslow
Ayrıntı Yayınları
291

Tarihe, özellikle kendi tarihine çok meraklı olup da tarihçi ve tarih metninin kendisi üzerinde pek durmayan bir entelektüel iklimde bu soruların hayati önemi ortadadır. Focault'ya göre ifade edersek, tarih geçmiş hakkında tarihçilerin çağdaş söylemlerinden ibarettir ve bu tarih, her bilgi gibi iktidar ilişkilerinin kurulmasında ve sürdürülmesinde kullanılır.
Bir insanın yüzündeki çizgilere bakarak neleri yaşadığını çıkarabilir miyiz? Kaldı ki ortada kendisi değil de bir fotoğrafı, heykeli ya da resmi varsa, bunlar o insanın yaşadığı gerçekliği ne kadar yansıtır? Dolayısıyla, çizgilere bakılarak yazılanlar ve bu yazıları okuyanların yazdıkları nasıl bir tarihtir? Geçmiş ve bir daha geri gelmeyecek hayat deneyimin bıraktığı izlere bakarak aslına uygun olarak yeniden yaratmak mümkün müdür? Yani nesnel ve tek bir tarih yazılabilir mi? Yüzdeki aynı çizgilerden hem aşk acısı hem geçim sıkıntısı hem de kurak iklimin izleri okanabiliryorsa, tarihçinin kurduğu tarih metninin edebiyatçının kurduğu öyküden farkı nedir? İşte Alun Munslow Tarihin Yapısökümü'nde bu sorulara yanıt arıyor.Tarih salt zihinsel ya da salt dilsel bir kendilik olmadığı gibi nesnel de olamaz. Geçmişten bize kalan izler vardır. Ama bu izler kendi başlarına dilsizdir: Onları dillendiren tarihçidir. Tarihçi, fiilen varolan geçmişe açıklayıcı, ideolojik, siyasi nedenlerle hikayeler dayatarak bir anlatı, yani taih yaratır. Daha doğrusu, Foucault'nun "epistem"lerinin art arda dizilişi gibi, mecazların akışıyla yaratılan bir anlatıyla gerçeklik etkisi yaratır tarihçi.

Dilin gerçekliği ne kadar yansıtabildiği, tarih ve tarihçinin neyi anlattığı, tarihsel gerçeklerin ne kadar gerçek olduğu soruları ortadayken yine de tarih yazılabilir mi? Yoksa şöyle mi demeliyiz: Tarih mümkün değildir, geçmiş olsun


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Irvin D. Yalom – Divan

e-kitap indir
Divan Kitap Kapağı Divan
Irvin D. Yalom
Ayrıntı Yayınları
448

Nietzsche Ağladığında ile tanınan yazar Irvin D. Yalom’dan yine bir “kült” roman: Divan. Yine yoğun, şaşırtıcı ve sürükleyici... Zaman Tam bir iletişim bombardımanına maruz kalırken en yakınımıza bile dokunmakta sorunlar yaşadığımız modern zamanlar. Bütün mahremiyet dengelerinin bozulduğu, “özel hayat” tecavüzcüleri ve teşhircilerle dolu bugünün dünyası. Mekân Psikiyatrist ve hastanın birbirlerine açıldıkları, birbirlerini teslim almaya çalıştıkları, yalan söyledikleri, seviştikleri bir tür mahremiyet koltuğu: Divan. Ya da “oyun yeri.” Aktörler Sahicilik ve samimiyet arayanlar. İçi acıyanlar. Dokunma ve konuşma yeteneğini yitirenler. Kendisiyle yüzleşmeyi beceremeyenler. Tanrı arayanlar. Yalnızlar. Dolandırıcılar. Ve zamanımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerlerini giderek sağlamlaştıran psikiyatristler. Konu Yakınlarımızla yaşayamadığımız mahremiyeti bir kurum olarak paylaşan psikiyatristlerin ne ölçüde sahici ve samimi oldukları. Psikiyatrist ve hastası arasındaki mahremiyetin sınırları; seksin terapideki (varsa) yeri. Hayal ve hakikat ilişkisi. En mahrem sırlarımıza vâkıf olan psikiyatristlerin bu “mahrem yükler”i taşırken kendi mahremiyetlerindeki dalgalanmalar karşısında nasıl tökezledikleri.Genç bir hekim, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin başkanlığını yapmış, şimdi ise hastasıyla cinsel ilişkiye girmekle suçlanan bir meslektaşını sorgulamakla görevlendirilir. Suçlanan psikiyatrist, katı kurallara dayalı hasta-hekim ilişkisinin aşılmasını savunmaktadır: “Benim tekniğim, her türlü tekniği bir yana bırakmaktır” der. Genç hekimin tüm yaşamını değiştirecek olan bu görüşmeyle birlikte sevgi, hakikat, otorite, doğruluk, kibir, hınç... ve yalan üzerine, “içeriden anlatılan” bir yolculuk başlar.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir