Barry Sanders – Kahkahanın Zaferi

e-kitap indir
Kahkahanın Zaferi Kitap Kapağı Kahkahanın Zaferi
Barry Sanders
Ayrıntı Yayınları
275

Sözlükler tanımlamakta zorlansa da, hah hah ha’yı hepimiz tanıyoruz: İnsani davranışın en neşeli, en “ciddiyetsiz” örneklerinden biri. Kahkahanın Zaferi’nde Barry Sanders, bu neşeli eylemin ardındaki yaratıcı ve bozguncu potansiyeli açığa çıkararak, kahkahanın gücünü yabana atanlara entelektüel bir nanik yapıyor.

Gülme insanoğlunun “kökdili”dir, edebiyata hayat vermiş olan en dolaysız dil: “Edebiyatın kökleri, çok çalışma, gözden geçirme ve ciddi betimlemede değildir. Edebiyat daha çok, bir spor gibi, oyun ve alaycı konuşmadan, esprilerden ve neşeli konuşmalardan doğup gelişmiştir.” Ne var ki kahkahalar her zaman özgürce çınlamamıştır. Kahkaha bozguncudur, tehlikelidir. Yersiz bir kahkaha, her şeyden daha büyük bir güçle, yetkili kişilerin iktidarını sarsabilir. Bu yüzden iktidardakiler, tarih boyunca bu tehlikeli sesi susturmanın yollarını aramışlardır. Ciddiyet ve ağırbaşlılık çağrısı kimi zaman dinsel dogmalardan gelmiştir, kimi zaman yurttaşlık ideallerinden, kimi zaman da toplum “adabı”nın gereklerinden.

Kahkahanın Zaferi, gülmeye ilişkin tutumlardaki kültürel değişimleri izlemeye Batı uygarlığının en başından başlar. İsrailoğullarının öfkeli Tanrısı’yla başlayan bu araştırma (Tanrı Eski Ahit’te kaç kere gülmüştür?) Antikçağ, Ortaçağ, Rönesans ve Aydınlanma’yı kat ederek günümüze, Freud’a ve stand-up komediye kadar uzanır.

Tarih boyunca durmadan anlam değiştirmiş olsa da, Sanders’a göre kahkaha her zaman “köylülerin ve kadınların” dünyasıyla bağlantılı olmuştur; gülme aslında bir “yeraltı hareketi”dir, sesini duyuramayanların sesidir. Kahkaha, bayağılık ile erdemi, cennetlik ile cehennemliği, görgülü ve incelmiş sınıflar ile kaba saba, yontulmamış güruhları birbirinden ayırt etmenin anahtarı olmuş, hatta giderek, gülme heveslileri (“çatlaklar”, “toplum kaçkınları”) toplumun suçluları gibi görülmeye başlanmıştır.

Ayrıntı Yayınları olarak, ciddiyetin meziyet sayıldığı, “karı gibi gülme!” diye küfür edildiği, asık suratlı politikacıların ve heykellerin iktidarı temsilen dört yanımızı kuşattığı bir kültürel iklimde, kahkahanın neşeli yıkıcılığını açığa çıkaran bu önemli çalışmayı dilimize kazandırmaktan sevinç duyuyoruz.

En azından bir kere dans etmediğimiz her günü yitirilmiş; hiç olmazsa bir kahkahanın eşlik etmediği her hakikati sahte saymalıyız.” Nietzsche


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Barry Sanders – Öküzün A’sı

e-kitap indir
Öküzün A'sı Kitap Kapağı Öküzün A'sı
Barry Sanders
Ayrıntı Yayınları
272

Okuryazarlık ne zaman başlar? Okula başladığımız gün mü? Okuma yazmayı söktüğümüz gün mü? Okuryazarlık ağırbaşlı, asık suratlı bir uğraş mıdır? Barry Sanders’a göre okuryazarlığın temelleri çok daha erken bir dönemde, anne kucağında atılır. Annesinin memesinden süt emen bebek onun kalp atışlarını, soluk alıp verişini dinleyerek ilk ritim duygusunu edinir, annesiyle kurduğu vazgeçilmez bağ sayesinde kendisini okuryazarlığa götürecek yola adım atar ve Ezra Pound’un sözleriyle “aklın sözcükler arasındaki dansı” başlar. Öküzün A’sı, sözellik ile okuryazarlık arasında doğal bir süreklilik olduğunu ve ancak sağlam sözel köklere sahip insanların gerçek okuryazar olabileceğini savunuyor.

Oyunla, neşeyle bağdaştırılmamış bir okuma-yazma öğretmeninin hedefi bulamadığını/bulamayacağını gösteriyor. Okuryazarlığın gelişimini alfabenin bulunmasından günümüze kadar mitoloji, teoloji, tıp, eğitim ve edebiyat gibi çok farklı alanlardan verdiği örneklerle sergileyen Sanders, günümüzde okuryazarlığın karşı karşıya olduğu sorunları geniş bir bağlamda ele almayı başarıyor. Çocuklar evde aileye, özellikle de anneyle aralarındaki bağların gevşemesinden dolayı gerçek sözelliği ve dolayısıyla okuryazarlığı yaşamıyor artık. Toplumsal doku değişirken sokak çeteleri çarptırılmış yeni bir kabile düzeni kurarak ailenin yerini almakta. Okuryazarlığa başkaldıran gençler, yeni fakat farklı bir sözellik sürecine giriyor. Çete gençliğinde okuryazarlığın yarattığı benliğin ayrılmaz birer parçası olan vicdan ve pişmanlık gibi duygular bulunmadığından çok daha kolay suç işleniyor. Şiddet, televizyonun soğuk ışığında yetişen, sözelliğin ve okuryazarlığın dışına itilmiş, itildiği bu yerde kalmaya da kararlı gençlerin kendilerini gerçekleştirmekte kullandıkları bir araç haline geliyor. Sandres’a göre bu sorunun çözümü ceza ya da eğitim sisteminde değil, çekirdek ailenin bağrında gelişen sözelliğin yaşama döndürülmesinde yatıyor. ABD toplumunda okuryazarlık sorununu irdeleyen bu kitap, gençlik gruplarındaki şiddet eğiliminden, her kesimde görülen silah sevdasına; okulları bilgisayarlaştırma hevesinden, öğretmen-veli ilişkisindeki yanlışlara; cinsiyetçi tutumların dildeki yansımasından, egemen kültür-dil meselesiyle yerel ya da etnik kültür-dil sorununa kadar Türkiye toplumunun gündemindeki önemli konularla taşıdığı benzerlikler, paralellikler açısından çok önemli.

Herkesin okuması gereken bir kitap. Sözelliğin rolünü kıyasıya savunuyor, hem de tam zamanında.”


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

David Riches – Antropolojik Açıdan Şiddet

e-kitap indir
Antropolojik Açıdan Şiddet Kitap Kapağı Antropolojik Açıdan Şiddet
David Riches
Ayrıntı Yayınları
271

Şiddet bir kişilik özelliği midir, yoksa topluma kişi üzerinden mi yansır? Hayvanları öldürmeyi bir tür yamyamlık sayan Amazon’daki Piarolar insanları büyü yoluyla öldürmeyi yeğliyorlar. Avustralya’daki yerliler bir hayat tarzı olarak sık sık meydan kavgasına karışmadan edemiyorlar. Japonya’da âşıkların birlikte ölmesi cinsel doyumun en üst biçimi sayılıyor. Ünlü İspanyol şairi Lorca “İspanya, ölümün ulus bayramı olduğu tek ülkedir” diyerek boğa güreşinin şiddet içerdiği suçlamasına “en medeni seyir” diye şiddetle karşı çıkıyor. Uğruna şiddete başvurulmaktan çekinilmeyen “şeref” bütün Akdeniz ülkelerinin ortak özelliği... Batı merkezli uygarlığın kavramları arasında çoktan mahkûm edilen şiddet, neden siyasi muhalefet hareketlerinin başvurduğu vazgeçilmez bir araç durumunda? Avrupalı için otomobilden bir şey çalmak, birini dua ederken ya da sanat eseri seyrederken rahatsız etmekten daha ağır bir suç. Afrikalı içinse tersine... Neden? Anglosakson kökenli antropologlar tarafından yapılan bu araştırmanın; “şiddetin kol gezdiği” Türkiye’de şiddete uğrayan ve şiddet uygulayan okurların kendilerini/başkalarını anlamalarına -diğer toplumlarla paralellikler kurarak- yardımcı olacağını sanıyoruz. “Yıllardır Nuh Nebi’den kalma kitaplar ve 2. Dünya Savaşı öncesi kaynak kitaplarıyla çalışan toplumsal bilimler fakülteleri öğrencilerinin ve hatta öğreticilerinin mutlaka edinmeleri gerekir.”Nokta


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Jack Goody – Çiçeklerin Kültürü

e-kitap indir
Çiçeklerin Kültürü Kitap Kapağı Çiçeklerin Kültürü
Jack Goody
Ayrıntı Yayınları
640

Jack Goody, 20. yüzyılın önde gelen antropolog ve tarihçilerinden biridir. Annales Okulu'nun önemli temsilcilerinden olarak görülen araştırmacı, ayrıntılar üzerinde özenle durmasının yanı sıra, onları tarihsellik içinde söylemleştiren yazma biçemiyle de özel bir yere sahiptir.
"Çiçeklerin Kültürü" Jack Goody'nin yaşamı boyunca yaptığı geziler ve tuttuğu notlardan hareketle, farklı toplumlar içerisinde benzerliklerin ve ayrılıkların senteziyle oluşmuş geniş bir kültürel evren sunuyor bize. Bu evrende yalnızca çiçek adları ve birbiri ardına dizilmiş sınıflandırmalar bulunmuyor. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam kültürlerinde çiçeğin aldığı türlü türlü biçimler bu çalışmanın ana izleklerinden biri. Öte yandan bu evrende, tek tanrılı dinlerin kan kültüne karşın, bugün unutulmuş Pagan çiçek kültünün nasıl işlediğine ve zaman içinde bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğine tanıklık ediyoruz. Goody'nin bu araş-tırmasıyla, Hıristiyan sanatına olduğu kadar Batı düşünüşüne de derinlemesine etkide bulunan İkonoklast döneme, daha önce hiç tanık olmadığımız bir yüzüyle, çiçeklerin dünyasından, bir kez daha bakma fırsatı buluyoruz.
"Çiçeklerin Kültürü" çiçeğin dinsel sembolizmlerdeki anlamlarına olduğu kadar, sivil yaşamdaki rolüne ve bu rolün tarihsel gelişimine ilişkin de ayrıntılı bir inceleme özelliği taşıyor. Çiçek kullanımının ritüellerden bahçelere, taçlardan buketlere sivil dünyadaki hareketini izleyen Goody, bilim dünyasının hep arkabahçesinde kalan sözel kültü-rün izini sürüyor. Pazarlarda yaptığı ayaküstü konuşmalardan, köy yaşlılarının anlatılarına dek sözel kültür alanında yok olup gidecek bir dağarcığı tarihyazımına dahil ediyor.
Jack Goody'nin bir dostla sohbet eder gibi işlediği, aynı zamanda bi-limsel tutarlılıktan taviz vermeyen incelemesi, gerek konusu gerek yön-temiyle, kültürel ufkumuzdan epey uzak kalmış bir alana konuk ediyor bizi.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir