«Bu dünyayı deliler yaşattı,» diyen filozof gerçeği mi söylemişti? Teyze de bu dünyayı yaşatanlardan mıydı? Neden bütün insanlar başkalarının da kendileri gibi dü-şünmesini isterler... Onlar gibi düşünmeyenler deli midir?..
O da genç kızlığının tazeliğinden, sarkık yanaklı bir ihtiyar oluncaya kadar nice umutlar besledi, nice hayal¬lerini yüreğinde gizledi. Ama sadece teyze olabildi, ölüm¬süz gerçeği gören ve bilen, bu yüzden de çevresine kâh gülen kâh kınayan, kimi zaman kırgın, kimi zaman mutlu bir teyze...
Aslında teyze mi gülünç yoksa yaşamayı tekdüze ku-rallarla sürdüren çevresi mi?
En büyük gülünçlüklerin arkasında yatan acımasız trajedileri P. White, örnek bir ustalıkla işlediğini tanıtlıyor.
Teyze, hiç kuşku yok, roman karakterleri arasında, sizi yaşam ve çevreniz konusunda düşünmeye zorlayacak benzersiz bir yapıttır.
«Epik ve psikolojik anlatıma dayanan eserleri, edebi¬yatta yeni bir muhtevanın başlangıcı olmuştur, yazar böyle bir anlayışın öncülüğünü yapmıştır.»
İsveç Akademisi 1973 Nobel Edebiyat Armağanı’nı 1912 yılında Londra’da doğan Patrick White’a bu gerekçe ile veriyordu. Altı aylıktan, on üç yaşına kadar Avustralya’da kalan White, sonra İngiltere’ye döndü ve Cambridge Üniversitesi’ni dil uzmanı olarak bitirdi, İkinci Dünya Savaşı’nda İngiliz Hava Kuvvetleri’nde görev alan yazar, 1948’te Avustralya’ya döndü ve oradaki küçük çiftliğinde kendini yazılarına adadı. Avustralya’nın yetiştirdiği bu en büyük yazarın en tanınmış romanları Çöl (Voss), Fırtınanın Gözü ve Teyze’nin Hikâyesi’dir.