Say Yayınları
389
Bir kaç on yıl öncesine kadar doğanın insanlaşması, çalışmanın, toplumsallaşmanın, aklın gelişmesinin bir mucizesi olarak değerlendiriliyor, hayranlıklarından bu süreç içinde saptanabilen evrim aşamalarını anlamak ve anlatmakta en yetkin kişiler bile büyük zorluklar çekiyorlardı... Şimdi artık bu konu büyük bir bölümüyle aydınlandı. Bulgular, bir senfoni güzelliğiyle sergileniyor... Darwin Kuramı'nın doğruluğu ve güzelliği öneri olmanın ötesinde ayrıntılarıyla saptandı... Ve saptanmaya devam ediliyor. Ancak son bir kaç on yılda pek çok şey değişti... Akıllı insan Homo Sapiens gerek kendi soyundan gelenlere gerekse de doğaya karşı anlaşılması çok kolay olmayan bir tutumla bir hasım, bir düşman gibi davranmaya ya da çok öncelerden beri içinde taşıdığı bu eğilimini açıkça ortaya koymaya, hem kendi geleceğini hem de doğayı geri dönüşsüz bir biçimde tahrip etmeye başladı...
Bu bağlam içinde Doğanın İnsanlaşması, akıllı insanın gelişimi, -neredeyse- "kötü bir işyeri kazası gibi" üzüntüyle izleniyor. Modern insan bu davranışlarında o denli ileri gidiyor ki bir doğa harikası olarak karşılanan doğanın insanlaşması süreci, doğanın yüz karasına dönüşüyor... Bu bağlam içinde "Darwin Devrimi"ni ve bundan geliştirilen seleksiyon teorilerini artık tek başına okumanın yetersizliğini, bu olup bitenleri en azından Kafka'nın daha 6 Nisan 1917'de yazdığı ve dünyanın durumunu "insanlaşmak zorunda kalmış" bir şempanzenin gözüyle "Akademi İçin Bir Rapor" öyküsü ile birlikte okumanın ve ona göre bir karar alıp, tavır koymanın gerektiğini ve gene Kafka'nın söylediği "Dünyayla aradaki ölümcül mücadelede" dünyanın yanında ol" aforizmasını benimsediğimin (de) altını çizmek istiyorum.