Laszlo Versenyi – Sokrates ve İnsan Sevgisi

e-kitap indir
Sokrates ve İnsan Sevgisi Kitap Kapağı Sokrates ve İnsan Sevgisi
Laszlo Versenyi
Gündoğan Yayınları
232

Çevirenin çevirdiği kitap için önsöz yazmasını pek doğru bulmuyorum, ancak kimi noktalan gün ışığına çıkarmak amacıyla, önsöz yazmak için kendime bir defalığına izin verdim. Yazarıyla arasına, kitabı çevirmenin dışında, fazladan girdiğim için okuyucumdan bağışlanmamı diliyorum.

1- Kimdir Sokrates? Batı kültür tarihini oluşturan düşünce zincirinin en önemli halkalarından birinin kendisine verilmesini haklı kılacak etkinlikler olarak, o neler yapmıştır? İnsanlık tarihi bunalımlı dönemlerinin hepsinde niçin hep Sokrates'e başvurur?

Batının Kültür tarihinin temeline yerleştirdiği İlkçağ Yunan felsefesi büyük ölçüde Sokrates adıyla karakterize edilir. İ.Ö. altıncı ve beşinci yüzyılın doğa felsefeleri Sokrates-öncesi felsefeler, Sokrates'ten sonra yaşamış Platon, Aristoteles gibi büyük dizge kurucusu filozoflarla Eukleides, Diogenes gibi filozoflar da Sokrates'in büyük ve küçük ardılları olarak nitelenir. Bunun nedeni, Sokrates'in kendisinden önceki felsefenin yörüngesini, çeşitli toplumsal ve kültürel koşulların da etkisiyle, değiştirmesi ve bununla kendisinden sonra gelen filozoflar için gerekli çıkış noktalarını hazırlamasıdır. Bu ise Sokrates'in, insanın, uygarlık tarihinde doğaya karşıt olarak kazandığı her tür başarının temelinde bulunan, ruhunu keşfetmesiyle olanaklı olmuştur. Sokrates'in keşfettiği insan ruhu, Phytagorasçıların Doğu kültlerinden aldığı tanrısal ruh anlayışından, Homeros'un ve tragedya yazarlarının bedenin epifenomeni olarak gördükleri ruhtan, Anaximenes'in. havadan meydana gelen ruhundan. Atomcuların ince ve yuvarlak atomlardan oluşan ruh kavramından, sokaktaki insanın Hades ülkesindeki gölge olarak düşünülen ruhundan farklı olarak, insan varlığındaki ahlaksal ve entellektüel kişiliğin oturduğu yerdir. Sokrateş'in keşfettiği ruh, Phytagorasçüarda ve zaman zaman Platon'da olduğu gibi, insan bedeninin aşağılanması pahasına yüceltilen bir ruh değildi. Sokrates özdeksel güzelliklere karşı da her zaman duyarlı olmuştur. Dostluklarını aradığı sevgilileri ruhjan denli bedenleri de güzel olan genç delikanlılardı ve kendisi de ruhsal güzelliğin bedene, ve özellikle de yüze yansıdığını ve bedensel güzelliğin ruhsal güzelliğe ve yetkinliğe yükselmek için bir basamak işlevi gördüğünü düşünmekteydi. Onun sözünü ettiği ruhu anlamının tek yolu ruhu bedenle birlikte, birlikli ve tek bir insan doğasının iki ayrı yanı olarak ele almaktır. Sokrates'in düşüncesinde fiziksel insanla psişik insan arasında en ufak bir karşıtlık yoktur.
İşte bu ruh kendisinde iki temel öğeyi içerir: Bir bilme ya da bilinçli olarak düşünme yetisi; iki ahlaksal karakter. İnsan kendisine dışsal olan herşeyi (evreni, toplumu, v.b.g.,) ve Sokrates'in kendisine büyük bir önem vererek vurguladığı gibi, kendi benini, kendi ödevlerini ve ereklerini, neyin kendisi için iyi neyin kendisi için kötü olduğunu bilebilir. Bu ikincisi eşdeyişle insanın kendi öz benine ilişkin bilgi, ya da bir başka deyişle insanı iyi bir birey, ya da iyi bir yurttaş kılıcak şeyin ne olduğuna ilişkin bilgi, Sokrates'e göre, insanı gerçekten ilgilendiren tek şeydir. Böyle bir bilgi soylu ve özgür bir ıra için gerekli ve zorunlu tek koşuldur. Çünkü kendi yüreğindeki vahşi ve hayvansı arzuları ehlileştirmiş olan bilge kişi gerçekten de kendine yeter biri olup, hiçbir şeye gereksinme duymayan Tanrı'ya en yakın kişidir. Kendi benini tanıyan, neyin kendisi için gerçekten iyi neyin kendisi için gerçekten kötü olduğunu bilen bilge kişi, zorunlu olarak kendisi için iyi olanı yapar, çünkü kendisi için iyi olanı yapmak, insanın bizzat kendisinin yararına, hayrınadır. Oysa böyle bir bilgiden yoksun olan kişi, sırasıyla hayvan-insan-tanrıdan oluşan üç dereceli canlı varlık silsilesinde, hayvansı ve vahşi arzularını usunun denetimi altına alamayıp, hayvanla ortak olarak paylaştığı güdü ve arzularına yenik düştüğü için, tanrıdan uzaklaşıp hayvana yaklaşacaktır. Sokrates'in çok önemli bir özelliği neyin bilinip, neyin bilinmeyeceğine, ve temelleri hiçbir zaman sorgulanamayacak bir bilginin peşine düşmenin tehlikesine ilişkin olarak sahip olduğu sağlam sezgisiydi. O kendisinden önceki bütün bir doğa felsefesini, eşdeyişle doğa üzerine olan kurguyu dogmatik ve yararsız olduğu gerekçesiyle bir kıyıya attı. Dogmatik olmakla, Doğa filozoflarının kurgularının deneysel bir denetime ve kanıtlamaya tabi tutulamamasını anlıyordu. Nitekim aynı konu üzerinde farklı hatta çelişik sonuçlara ulaşan birçok filozof gösterilebilir, öte yandan yararsız olması bu türden kurgunun insanın temel ve asıl ilgisi "kendi öz benine ve doğru yaşama ilişkin bilginin kazınılması" için en ufak bir yarar ya da katkı sağlayamaması anlamına gelir. Oysa bu bilgi büyük ölçüde insanı hayvandan farklılaştıran ve insanı gerçekten insan yapan bilgidir. , Kendisinden önceki doğa felsefesi. Doğanın başlangıçlarına ya da kökenlerine ilişkin bir araştırmayla belirlenmekteydi. Doğadan insana bu dönüş beraberinde başlangıçlara yönelik olan sorudan ereğe yönelik olan soruyu geçişi gerektirdi, insan yaşamının ereği nedir? Bu soru aynı zamanda bütün bir ahlak tarihinin başlangıcını oluşturur. Kendisinden sonra gelecek olan birçok ahlak filozofuyla birlikte, Sokrates bu soruya mutluluk yanıtını verir. Ama bu mutluluğun neden oluştuğu sorusuna Sokrates kendisinden sonra gelecek olan birçok ahlak filozofundan farklı olarak, ve kanunca tüm bir ahlak tarihindeki en özgün, en yetkin ve insanı yücelten ve insana gerçek değerini veren tek yanıt olarak, ruhsal yetkinlik yanıtını verir.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Mario Leis – Nietzsche’nin Kadınları

e-kitap indir
Nietzsche'nin Kadınları Kitap Kapağı Nietzsche'nin Kadınları
Mario Leis
Gendaş Kültür Yayınları
144

Mario Leis, Nietzsche'nin yaşamındaki en önemli kadınları okuyucuyla tanıştırıyor. Sadece Nietzsche'nin yaşamında değil, eserlerinde ve kişiliğinde de önemli bir etkiye sahip olan kız kardeşi Elisabeth. Oğlunu kimseyle paylaşmak istemeyen kıskanç anne Franziska ve hayatındaki diğer kadınlar; Cosima Wagner, Lou Andreas-Salome ve Malwida von Meysenbug.
Mario Leis, kitabında adı geçen kadınların Nietzsche'nin kişisel ve felsefi gelişimini ne şekilde etkilediği ve biçimlendirdiği sorusundan yola çıkıyor. Babasının erken ölümüyle birlikte ailede egemen olan kadınlar tarafından yetiştirilen Nietzsche, bu dönemin izlerini sadece çocukluğunda taşımakla kalmıyor, sonraki dönemlerde kadınlara karşı anlayışsız ve asabi bir erkek olarak davranmaktan kaçınmazken aynı zamanda pasif ve zayıf bir erkek de olabiliyor. Bu yüzden kadınlara karşı davranışlarında hiçbir zaman yakınlık ve mesafe arasındaki hassas teraziyi dengeleyemiyor, sıkça kadın düşmanlığı ile kadını tanrısallaştırmanın arasında gidip geliyor.
Mario Leis kitabında Nietzsche'nin kadınlara karşı davranışlarının ayrıntılı bir resmini çizerken aynı zamanda okuyucu olarak bizim, insan ve filozof Nietzsche hakkında daha keskin ve açık bir fikre sahip olmamızı ve belki de filozofun hiç bilmediğimiz özellikleriyle karşılaşmamızı sağlıyor.

"Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacını unutma!"
Friedrich Nietzsche gerçekten bir kadın düşmanı mıydı? Yoksa aslında kadınlara nasıl yaklaşacağını bir türlü bilemeyen utangaç bir adam mı? En büyük aşkından annesine kadar yaşamında dönüm noktası olmuş tüm kadınlar: Lou-Andreas Salome, Cosima Wagner, Marie Baumgartner, Fransizka Nietzsche ve diğerleri...
Nietzsche'nin kişisel mektuplarıyla özel hayatına açılan bu pencere, filozofun kadınlara olan bakış açısını, onların karşısındaki duruşunu ve çektiği aşk acılarını açığa çıkarıyor.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Perry Anderson – Batı Marksizmi

e-kitap indir
Batı Marksizmi Kitap Kapağı Batı Marksizmi
Perry Anderson
Birikim Yayınları
181

Perry Anderson, Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler'de Batı'daki Marksist düşüncesinin 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan hikayesini anlatır. Marx'la başlayan mirasın arkaplanda yer aldığı kitapta, yaşanan tartışmalar Lenin'den Frankfurt Okulu'na, İkinci Dünya Savaşı'ndan 1980'lere kadar değerlendirilirken, aynı zamanda Marksizmin etkili bir düşünce hareketi olarak var olduğu bir dönem ele alınır. Anderson, bu kitabıyla hem tarihsel hem de düşünsel olarak Marksizm içi dönüşümün portresini çizer. Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler, Birinci Dünya Savaşı'yla ortaya çıkan ayrışmalardan, Almanya'daki devrim beklentilerinin tükenmesine; 1945 sonrası Batı'da ortaya çıkan yeni yönelimlerden, 1968 Avrupası son bir aydınlanma anına tanıklık ederken, Marksizm de devrimci hareketlerden akademinin soluk duvarlarına doğru geri çekilir. Anderson bu "daralma"nın tarihsel nedenlerini Batı Marksizm içerisinde yer almış ideologlar, siyasetçiler, filozoflar ve düşünürler vasıtasıyla anlatır. Dönemler içerisindeki süreklilikler ve kesintiler, devrimci hareketlerin içinde yer alan insanlar, olaylar ve düşüncülerle birlikte sunulur. Bir solukta okunan Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler, Batı'daki Marksist hareketin 50 yıllık tarihinin hala aşılamamış kapsamlı bir incelemesi/eleştirisi ve aynı zamanda bu tarihi öğrenmek isteyenler için benzersiz bir giriş kitabıdır.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Perry Anderson – Tarihsel Materyalizmin İzinde

e-kitap indir
Tarihsel Materyalizmin İzinde Kitap Kapağı Tarihsel Materyalizmin İzinde
Perry Anderson
Belge Yayınları

1970'lerin ortalarından bu yana solun entellektüel coğrafyasında belli başlı hangi değişiklikler meydana geldi? Bunların muhasebesi yapıldığında, bir bütün olarak toğlumcu kültürde bir gerilemeye mi, yoksa bir özgürleşmeye mi tanık oluyoruz? 'Tarihsel Materyalizmin İzinde' bu dönemde Marksist düşünce evriminde ortaya çıkan bazı paradoksları gözden geçiriyor.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir