Bir toplantıda, yayınlanmış bir eliştirisinden tanıdığım ve pek samimi olmadığım bir bayan meslektaşa, kitabımın coşku verici olduğundan sözetmiştim. Bana dönmüş ve şöyle demişti: "Ha, evet Tom, ama bana şimdi en büyük problemin, bilimin ne anlamda emprik olabileceğini göstermek, gibi geliyor." Çenem düşmüş ve biraz gevezelik etmiştim. De Gaulle'ün 1944'de Paris'e girişinden beri, bu sahne dışında başka hiçbir sahnenin total görsel anısını hatırlayamıyorum.
-Kuhn-
Hem Kuhn hem de Popper gerçekten bilimin yapısı ile ilgili fikirlerini bilim tarihine dayandırıyorlar; benim buradaki düşüncelerimin ana noktası, bilim tarihinin böyle bir yükü taşıyamayacağıdır.
-Williams-
Ve Kuhn, insanın eski bir paradigmayı reddederek yeni bir paradigmayı kabül etme sürecini ele alırken, onu, bir "ihtida tecrübesi" .. diye tanımlar. .. Eğer böyle ise, insan onun Olağan Bilim'i Olağandışı Bilim karşısında yüceltmesinin nedenini anlayabilir; çünkü Olağandışı Bilim, dini cepheye göre bir bunalım ve hizipleşme, bir karışıklık ve ümitsizlik dönemine, bir ruhsal felakete tekabül eder.
-Watkins-
Belki de Kuhn'un "olağan bilim"ini bu şekilde tanımlarken, onu zımnen eleştirdiğimi söyleyebilirsiniz. O sebeple, tekrar itiraf etmeliyim ki Kuhn'un tasvirini yaptığı şey vardır ve bilim tarihçilerince dikkate alınmalıdır. Kuhn açık şekilde ondan nefret ediyorken (çünkü onu "olağan" sayıyor), benim hoşlanmadığım (çünkü onu bilim için bir tehlike olarak görüyorum) bir fenome olması bir başka sorundur; itiraf etmeliyiz ki önemli bir sorun.
-Popper-
Popperiyen bilim görüşünün öldürücü zaafı, Popperiyenlerin, "Eğer bir bilimsel sistem temelde yanlışlanabilir bir metafiziksel sistem ise, bu durumda, metafıziğin bizatihi kendisini bir model olarak nasıl kullanabilir ve nasıl teste tabi tutabiliriz?"
-Masterman-