Pierre Vidal-Naquet – Kayıp Kıta Atlantis

e-kitap indir
Kayıp Kıta Atlantis Kitap Kapağı Kayıp Kıta Atlantis
Pierre Vidal-Naquet
Kırmızı Kedi Yayınevi
165

Yaklaşık 2500 senedir insanlar Atlantis'in peşinde. Platon'dan beri sayısız insan bu "Kayıp Kıta"yı bulmak üzere olduğunu söylüyor. Onu Kuzey Denizi'nde arayanlar da var Atlantik Okyanusu'nda da. Ama sonuç hiç değişmiyor ve Atlantis bilinmezliğini koruyor. Yine de bu kayıp kıta, Antik Çağ'a ait hiçbir efsanenin ulaşamadığı bir popülerliğe sahip. Ünlü tarihçi Pierre Vidal-Naquet elinizdeki kitapta Atlantis üzerindeki esrar perdesini aralıyor. Platon'dan günümüze kadar Atlantis efsanesinin izini kovalayan Vidal-Naquet bu kapsamlı çalışmasında antik çağlardan Hıristiyanlığın doğuşuna, Aydınlanma'dan ezoterik akımlara, Jules Verne'den George Perec'e kadar Atlantis'in ilginç ve eğlenceli öyküsünü inceliyor. Fransızların, İskandinavyalıların, İtalyanların ve en sonunda da Nazilerin Atlantis'i nerelerde ve hangi gerekçelerle aradıklarını anlatıyor. Okuyucuyu filozoflardan, iyi niyetli ama saf araştırmacılardan ve şarlatanlardan oluşan büyük bir galeride dolaştırıyor.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Pierre Clastres – Devlete Karşı Toplum

e-kitap indir
Devlete Karşı Toplum Kitap Kapağı Devlete Karşı Toplum
Pierre Clastres
Ayrıntı Yayınları
192

Nüfusları kırk ila birkaç bin kişi arasında değişen yüzlerce kabilenin, Güney Amerika kıtasının her metre karesini kullanarak ve ekolojik ortamla tam bir uyum içinde sürdürdükleri yaşama ilkel; istila ve katliamla ele geçirdikleri kıtayı hızla tahrip eden Batılıların yaşamına ise uygar demek, inandırıcılığını çoktan kaybetti. Fransız antropolog Pierre Clastres sayesinde, ilkel toplum ile uygar toplum arasındaki ayrımı, devletsiz toplum ile devletli toplum arasındaki ayrım olarak okumak gerektiğini artık öğrenmiş bulunuyoruz. Bugün, devletsiz toplum ile devletli toplum arasındaki derin uyuşmazlığı her yönüyle ortaya koyabiliyor ve buradan devlete karşı toplum lehine birtakım sonuçlar çıkarabiliyorsak, bunu Clastres’ın antropoloji ile siyaset felsefesini büyük bir ustalıkla harmanlayan gözü pek girişimine borçluyuz.Devlet, despotluk ve kiliseden habersiz; çevreyle uyumlu ve ihtiyaçları ölçüsünde bolluk içinde yaşayan ilkel toplum; devletli toplumların Bir’e, iktidara tapan, kıyıcı, hoşgörüsüz, tahakkümcü zihniyetine, XX. yüzyıla kadar nasıl direnebilmiş ve ayakta kalabilmişti? “Söz”ün gücüne büyük önem veren ve iktidarın, eşitsizliğin kokusunu alır almaz, peygamberlerinin peşine takılıp Kötülüğün Olmadığı Ülke’yi aramaktan çekinmeyen bir toplumun bilgeliği nereden kaynaklanıyordu? Bu toplum, eşitsizliği, despotun iktidarını önlemeyi ve bütünlüğünü korumayı nasıl başarmıştı? Ve hangi talihsiz, önlenemez noktada, ilkel toplum, uygar dediğimiz bugünkü devletli topluma dönüştü?Clastres’a göre, devletin kökeni bilmecesinin çözümü, belki de, kaos-doğa-iktidar ilişkisine atfedilen anlamda yatıyor. İlkel ya da devlete karşı toplum, iktidarı, doğanın bir benzeşiği, toplumu kaosa sürükleyebilecek, kontrol edilemez, olumsuz bir güç olarak belirlerken; uygar ya da devletli toplum, iktidarı, doğanın kaosuna son verebilecek, onu kontrol altına alabilecek, olumlu bir güç olarak gördü. İlkel toplum, doğayı mitsel-dinsel bir çerçeve içine kapatarak zararsız hale getirmeye çalışırken; uygar toplum, doğayı iktidar, devlet aracılığıyla bir köleye dönüştürdü ve sonunda tahrip etti. Doğanın kaosundan kurtulmaya çalışan uygar toplum, şimdi kendi yarattığı uygarlığın kaosuna batmış bulunuyor. Bu durumda bir kez daha sormak istiyoruz: Vahşiler mi daha bilgeydi, biz mi daha bilgeyiz? “Clastres’ın ortaya attığı sorulardan, yönelttiği eleştirilerden sosyalizm düşüncesinin kendisini yenilemesi için çıkarabileceği dersleri görmemek için yüksek dozda art niyet gerekli. Bugün onanmaz gibi gözüken yaralarla bitap durumda soluklayan sosyalizm düşüncesi, insanların geçmiş pratiklerinin böyle yeni baştan değerlendirilmesiyle kendisine yeni ufuklar bulabilir, yeniden canlanabilir. Sosyalizmin baştan aşağı dönüşmesi, kavramlarının tek tek sorgulanması demek, ne beylik bir iki kavrama kumaşı tersyüz edilmiş elbiseler giydirmek demektir, ne de ustaların kelamını nas olarak kabul edip, buna bitmez tükenmez şerhler yazmaktır. Bugün sosyalizm adına yapılacak en selametli iş, bilimci, prodüktivist, siyasal güç putperesti Marksizan dogmayı sosyalizmin başından kurtarmaktır.” Ahmet İnsel, Birikim


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Pierre Clastres – Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu

e-kitap indir
Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu Kitap Kapağı Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu
Pierre Clastres
Ayrıntı Yayınları

Clastres bu kitabında da, daha önce yayımladığımız Devlete Karşı Toplum’da yıkmaya giriştiği devlet efsanesinin temellerine ışık tutmaya devam ediyor. Toplumun ve siyasal iktidarın devletsiz var olamayacağını öne süren geleneksel antropolojiyi tersine çevirerek, toplumun temelini devletin değil, siyasetin oluşturduğunu saptıyor. Siyasal yaşamı olmayan toplum yoktur, ama devletsiz toplumlar vardır. Bunlar klasik antropolojinin iddia ettiği gibi gelişmemiş, olgunlaşmamış oldukları için değil, otoriteye, farklılaşmaya, bölünmeye karşı oldukları için devlete de karşı çıkmışlardır.Devlete Karşı Toplum’da daha çok devletsiz toplumun yapısal özellikleri üzerinde duran Clastres, Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu’nda ağırlığı devletsiz toplumun kendini korumak için geliştirdiği mekanizmaların tanıtılmasına veriyor.Devletsiz toplumu devletli topluma göre açıklayan geleneksel bakış açısını tersine çeviren Clastres, Vahşi Savaşçının Mutsuzluğu’nda bu durumda devletsiz toplumdan devletli topluma nasıl geçildiğini açıklamaya çalışır. Evrimci, kesintisiz, çizgisel gelişmeyi varsayan model geçerliliğini yitirdiğine göre, bölünmenin, eşitsizliğin, devletin kökenini nerede aramak gerekir?“Peki, vahşilerin gerçeğinden nasıl bir ders çıkarabiliriz? Basitçe özetlemek gerekirse, devletin ortaya çıkışının kaçınılmaz olmadığını söyleyebiliriz. Yönetenler/yönetilenler, efendiler/köleler ayrımını tanımayan toplumlar var olduğu sürece, devletin insan doğasından kaynaklanmadığını kabul etmek gerekir. Peki, devlet bir kere ortaya çıkarsa geriye dönüş yok mudur? Bu noktada başlangıç sorununun şiddet sorunundan ayrı düşünülemeyeceği ortaya çıkıyor. Clastres’ın yapıtının gücü antropolojiye gerçekten önemli sorular yöneltmiş olmasından ve bu yolda gerekli olan yöntemsel araçları göstermiş olmasından geliyor.” Pierre Bouretz / Cumhuriyet Kitap


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir

Philip Schlesinger – Medya Devlet ve Ulus

e-kitap indir
Medya Devlet ve Ulus Kitap Kapağı Medya Devlet ve Ulus
Philip Schlesinger
Ayrıntı Yayınları

1982 Anayasası’nın oylanması öncesinde bir gazeteciler sitesinde oturan birçok gazeteci toplanıp şöyle bir karar almışlar: “Hepimiz ‘hayır’ dersek çok göze batarız, aramızdan bazıları da ‘evet’ oyu atsın.” Anlaşmaya varılmış. Ama yapılan sayım sonucu ezici çoğunluğun ‘evet’ oyu verdiği görülmüş.Basın tarihimiz bunun gibi birçok örnekle malul. Medya, önemli oranda bağımsız davranma imkânına sahip olmasına karşılık, belli güç odaklarıyla, özellikle devletle fazlaca iç içe geçmiş durumda. Kraldan çok kralcılığın, “gönüllü suç ortaklığının” bu denli uç boyutlarına başka ülkelerin medyasında rastlamak güç. Ama bu, diğer “demokratik” ülkelerde devlet ile medya arasındaki ilişkilerin ideal düzeye erişmiş olduğunu da göstermiyor.Schlesinger bu kitapta, Batı’da da, özellikle “ülke güvenliği ve düzeni” gerekçesinin arkasına sığınan benzer “işbirliği” ve “otosansür” tavrının örnekleri olduğunu gösteriyor. Örneklerle yetinmeyerek, medya-devlet arasındaki ilişkinin tek boyutlu bir belirleme ilişkisi olarak adlandırılamayacak karmaşıklıktaki boyutlarını yorumlamaya çalışan ciddi bir teorileştirme çabası gösteriyor. Kitabın ana eksenini, siyasal tanımlama ve yorumlama süreçleri etrafındaki ideolojik mücadelenin özgül bağlamlarda ne biçimlerde ifade edildiğini değerlendirme girişimi oluşturuyor. Üç ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde “siyasal şiddet” ya da “terörizm”in anlamı ve medyada temsil edilme biçimleri ele alınıyor. “İç ve dış düşmanlar”, “kanun ve düzen”, “devletin bekası” türünden retorik adlandırmalara ihtiyaç duyan devletlerin medyayı bu doğrultuda etkileme çabaları ve medyanın buna nasıl cevap verdiği yorumlanıyor. İkinci bölümde Batı’da Soğuk Savaş ideolojisinin siyasal kültürün oluşumundaki etkisi, komünizmin ve Avrupa komünizminin popüler medyada ve siyaset biliminde temsil edilme tarzları inceleniyor. Üçüncü bölümde ise Gellner, Hobsbawm, Anderson, Giddens ve benzeri kuramcıların çalışmaları eleştirel bir gözle değerlendirilerek, ulusal kimliklerin ve bir Avrupa kimliğinin oluşmasında devletin ve medyanın oynadığı ve oynayabileceği rol tartışılıyor.Medya, Devlet ve Ulus’u yayımlarken, hem benzer çalışmaların Türkiye için de yapılmasının ne denli gerekli olduğuna, hem de medyanın “özgürlük, eşitlik, adalet” gibi insani ve toplumsallık içeren talepleri çoğaltma imkânı olmasına rağmen, bunu yapmayarak, statükocu bir tavrı benimsemesinin yarattığı “toplumsal tahribat”a dikkat çekmek istiyoruz.


!!! KIRIK LİNK BİLDİRİM FORMU !!!

e-kitap indir