Cemal Süreya – Bir Kırlangıcın Daha Var
Yapı Kredi Yayınları
92
Sen bir çocuksun, annen sinirden bir de sevinçten doğurdu seni yırtılan ipek sesiyle;
Bir çocuksun sen, bedeviler gibi ezberindeki şiirlerle bulmak zorundasın çölde yitirdiğin yolu; yeryüzü şenliğinin azımsanamaz bir parçasıdır yaktığın ateş, kıvrıldığın dönemeç, açtığın şemsiye, kucakladığın yaşlı ağaç; iyi çocuksun; tuhaf çocuksun; ağzını burnunu tıkasalar gözlerinle soluk alırsın; gözlerini bağlamaya kalksalar el ve ayak tırnaklarınla; kalsiyum ve kalker destekler seni, yeraltı suları destekler seni yırtılan ipek sesiyle;
Bütün evler boşaltılmış, herkes dışarı dökülmüş; taşıtlar adam almıyor, sinemalar tıklım tıklım, sokaklarda insan başlarından bir nehir; meydanlarda insanî tabaka görülmemiş bir çiçeğin taçyaprakları gibi
yırtılan ipek sesiyle;
Aşkla isyanı bütünleştiren şiirleriyle tanınan Cemal Süreya hiç şüphesiz Üvercinka ile İkinci Yeni şiirinin öncülerinden olmuştur. Bir Kırlangıcın Daha Var, şiiri şairin fikir eğiliminin değil, kişiliğinin belirleyeceğine inanan, şiirin "insan töresi, insanın kendisi" olmasını isteyen Cemal Süreya'nın Sevda Sözleri'nden bir seçki.
Cemal Süreya – Üvercinka
Yapı Kredi Yayınları
64
Cemal Süreya, ilk kitabı Üvercinka 1958'de çıktığında, 27 yaşında, ilk şiiri ("Şarkısı Beyaz") daha beş yıl önce yayımlanmış genç bir şairdi. Bu kitapla çağcıl Türk şiirinin en çok konuşulan, en çok tartışılan akımlarından İkinci Yeni'nin öncülerinden biri olacağını ne kendisi ne de bir başkası bilebilirdi.
Lirik, erotik, ideolojik... Sıcak, tılsımlı ve ölümsüz.
Türk şiirinin kavşak noktasında, tek başına ayakta duran bir kitap.
Attila İlhan – Tutuklunun Günlüğü
İş Bankası Kültür Yayınları
176
Tutuklunun Günlüğü'nde Attilâ İlhan, klasik Türk şiirinin sesini, havasını yeni, çağdaş ve toplumsal bir içerikle doldurarak yeniden kuruyor. Bir kısmı şarkı olmuş; zaten müziği içinde saklı bir sesi olan şiirler, notalarla kolayca sarmaş dolaş oluvermiş: "gün döndü geceler uzar hazırlık sonbahara/o mâhur beste çalar müjgân'la ben ağlaşırız". "İncesaz", "rubailer", "deniz kasidesi".. her birine darbelerin yaraları, bunalımı, acıları, dehşeti sızmış, simgesel, derin mi derin şiirler.. ve "teleks"; içeriği de, yapısı da metropolü, acımasız çarkları, yabancılaşmayı bir teleks hızıyla anlatıyor...