Bu kitap sadece bir Atatürk biyografisi değildir. Atatürk’ün yaşantısı ele alınırken, hem onun içinde yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu, hem de bu imparatorlukla ilişkileri olan diğer ülkeler, sosyal, siyasal ve ekonomik açılardan inceleme konusu yapılmakta, böylece ortaya karşılaştırmalı bir tarih tablosu çıkmaktadır. Bu arada Atatürk’le ilgili çeşitli olaylar anlatılırken, bunlarla Avrupa tarihindeki benzerleri arasında karşılaştırmalara yer verilmektedir. Burada yazarın, inceden inceye yapılmış gözlemlere dayanarak, özgün değerlendirmelere yönelen bilim adamı kişiliğiyle karşılaşıyoruz. Bu değerlendirmelerde göze çarpan bir özellik, yazarın Atatürk’ün kişiliğine ve eylemlerine duyduğu derin ve içten hayranlıktır. Ne var ki bu hayranlık, Doğu edebiyatlarında örneklerine pek çok rastlanan bir övgü, bir kaside bi çiminde dile getirilmiyor. Olağanüstü nitelikte bir kişiliğin, çağdaşlarından nasıl farklılaştığı, gerçekçi ve akılcı tutumuyla kendisini olayların akıntısına kaptırmayıp, aksine onların üstüne çıkmayı nasıl başardığı, her zaman nasıl hep haklı çıktığı vurgulanıyor. Kitap, Türk okuyucusu için de ğil, Avrupalı okuyucu için yazılmıştır. Yazar bu okuyucuya özellikle bir noktayı belirtmeye ayrıca özen gösteriyor. Bu da, Atatürk’ün nice uğraşlarla dolu hayatında, özellikle de Kurtuluş Savaşı’nda içinde bulunduğu elverişsiz koşullardır. İlk bakışta Avrupalının yadırgayacağı böylesi bir ortamda, Atatürk’ün başarılamaz denileni başarmasının, kazanılmaz denilen savaşları kazanmasının, yapılamaz denilen devrimleri yapabilmesinin, asıl hayranlık duyulması gereken eylemler olduğunu belirtiyor. Ayrıca, uzağı görebilen, çok geniş kapsamlı düşünebilen bir büyük adamla, ancak önündekini görebilen, alışılmışın dışında düşünemeyen bir yığın küçük adamın yazgılarım birleştirmelerinden do ğan bunalımlar üstünde durulup, bunca olumsuz koşula rağmen, Atatürk’ün bu bunalımlardan sıyrılışlarında gösterdiği beceriye özellikle değiniliyor. O zaman, çağım aşan bir önderin, kendi insanlarını çağmm düzeyine getirebilmek uğrunda verdiği zorlu savaş bir destan niteliğine bürü nüyor. Böylece Atatürk de, mutlu sonla biten bir trajedinin kahramanı olarak destanlaşıyor. Yazarın O’na duyduğu hayranlık, bu destanın dile getirilişindeki içten heyecanda kendisini bulmaktadır. Burada da yazarın sanatçı kişiliğiyle karşılaşıyoruz. Kitap, yer yer bir romamn sürükleyici havasına girmekte, başarılı betimlemelerle bütün bir çağ, insanlarıyla, törcierile. olumlu-olumsuz yanlarıyla gözümüzün önüne serilmektedir. Çoktan tarihin malı olmuş kişiler, geçmişin 6 karanlıklanndan çıkıp satırların arasında dolaşıyor. Her milletten politikacılar, askerler, hükümdarlar, serüven adamlardır bunlar. Kimine iyi diyoruz, İdmine kötü; kiminin davranışını olumlu buluyoruz, kimininkini olumsuz; kiminden hoşlanıyoruz, kimine öfkeleniyoruz; tıpkı bir romanda olduğu gibi. Bu kitapta tarih romanlaşıyor. Burada da yazarın romancı kişiliğiyle karşılaşıyoruz. Ele aldığı konuyu derinlemesine ve iyi niyetli bir tutumla inceleyen: tarihe yön vermiş bir büyük adama duyulan hayranlığa, bir destamn coşkusu içinde okuyucuyu da ortak edebilmeyi başaran; yakın tarihi hem Türklerin, hem diğer ülkelerin açısmdan ele alarak, olayların gelişmesindeki heyecanı bize verebilen bu kitabın, Türk okuyucusunun da büyük ilgisini çekeceğine inanıyoruz. Kitap ilkin 1929’da yayınlanmış, daha soma bir son bölüm eklenerek defalarca basılmıştır. İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika’da yayınlanan bu eser, toplam yedi yabancı dile çevrilmiştir.
Dagobert Von Mikusch – Atatürk
Atatürk
linki yeniler misiniz?
Tekrar Kontrol Edebilirsiniz Keyifli Okumalar.